28 Kasım 2010 Pazar

Olimpiyat Stadı'ndan Fotoğraflar (İstanbul Büyükşehir Belediyespor 0-1 FB)



2007-2008 sezonunun ilk haftasında 2-0 (Maç Yazısı, Maçtan Fotoğraflar), 2008-2009 sezonunun 19'uncu haftasında 2-0 (Maç Yazısı, Maçtan Fotoğraflar), 2009-2010 sezonunun 23'üncü haftasında 2-1 (Maç Yazısı, Maçtan Fotoğraflar)'lik skorlarla mağlup ayrıldığımız İBB deplasmanından, 2010-2011 sezonunda Alex'in golüyle 1-0 galip ayrılarak Olimpiyat Stadı şanssızlığımızı kırdık.

Şimdi hedef, devre arasına kadar kalan oynayacağımız Karabük, Ankaragücü (D) ve Sivas maçlarından 9 puan alarak devreyi kapatmak...

11 Kasım 2010 Perşembe

1 Yılın Getirdikleri

Sinan Erdem Spor Salonu (Fenerbahçe Ülker 81-68 Montepaschi Siena)
"Aralarında Barcelona ve Siena maçlarının bulunduğu 4 Avrupa Ligi maçından 4 galibiyetle ayrılacağız. Barcelona'yı deplasmanda devirdikten sonra, henüz yumurta kapıya dayanmadan takımının arkasında yerini almış 15 bin taraftarın önünde Siena'yı yeneceğiz." 1 yıl önce bu cümleler birçok kişiye anlamsız gelirdi, ama bugün rüya gerçek oldu.

Bu büyük başarının sevinci bir yana, tam 1 sene önce oynanan Siena maçından notlarla bugünü karşılaştırınca kaybettiği birçok önemli oyuncuya rağmen dengeli kadro yapısını muhafaza etmiş olan Siena büyük resimde geçen seneye nazaran en istikrarlı parça gibi duruyor. Bizim için an itibarıyla durum oldukça parlak gözükse de 10 Kasım 2011'de, 2012'de oynanacak muhtemel Euroleague maçındaki görüntüdür asıl istediğimiz noktaya gelip gelmediğimizi gösterecek olan.

Geride kalan 1 yıl içerisinde 1000 taraftarı ancak topladığı için ihtar alan, köklü ama taraftarsız kulüp olarak tanınmaya başlayan, oyun kurucusuz, 4 numarasız, kısa rotasyonu eksikler "sayesinde" patlamaktan kurtulan bir takımdan, rekor sayıda taraftar önüne çıkan dengeli takıma geçişin bu kadar hızlı olması, yaşanacak bir düşüşün de aynı oranda şaşırtıcı olabileceği endişesini doğuruyor. Herşeyin çok hızlı değişip geliştiği bu dönemde Aydın Örs'ün şubenin başında olması ise bu endişeyi azaltan en önemli etken.

Umarım yöneticilerimiz bu takımın oluşmasına zemin hazırlayan planlamalarını, takım bu seviyede basketbol oynamayı, bizler de basketbolu takip etmeyi bir ekol ve kültür haline getirmeyi başarabiliriz.

11 Kasım 2009 - Fenerbahçe Ülker 83-87 Montepaschi Siena
Yer: Abdi İpekçi Spor Salonu
Seyirci: 1000
Fenerbahçe: Greer - Onan, Giricek, Serhat - Kinsey, Emir - Rasim - Oğuz, Ömer, Semih
Koç: Tanjevic
Siena: McIntyre, Zizis - Domercant, Carraretto - Sato, Hawkins - Eze, Stonerook - Marconato, Ress
Koç: Pianigiani

10 Kasım 2010 - Fenerbahçe Ülker 81-68 Montepaschi Siena
Yer: Sinan Erdem Spor Salonu
Seyirci: 14785
Fenerbahçe: Ukic, Greer - Onan, Tomas - Kinsey, Emir - Lavrinovic, Mirsad - Oğuz, Vidmar, Kaya
Koç: Spahija
Siena: McCalebb, Zizis - Kaukenas, Aradori - Moss, Carraretto, Michelori - Rakovic, Stonerook - Lavrinovic, Ress
Koç: Pianigiani


Fotoğraf:Fenerbahce.org

7 Kasım 2010 Pazar

Tribünden Fotoğraflar (FB 4-2 Eskişehirspor)

Cimbom'a Selam, Yola Devam


Galatasaraylılar için anlam ve önemi büyük olan 6 Kasım gününde oynanan ve 6 golün atıldığı 11'inci hafta mücadelesinde Eskişehirspor'u 4-2'lik sonuçla geçen Fenerbahçemiz ligdeki puanını 21'e çıkartarak sıralamadaki yerini korudu. Geçen hafta Bursaspor deplasmanında iki takımın da kazanabileceği maçtan 1 puanla ayrıldıktan sonra bu hafta Bursaspor'un puan kaybetmesiyle yarın oynanacak Tabzonspor-Galatasaray maçının sonucundan bağımsız olarak liderle aramızdaki puan farkını azaltmış olduk.

Yüksek Konsantrasyon ve Direnç

Fenerbahçe'nin bu sezon çıktığı maçlardaki en belirgin özelliği rakibe bakışında saklı. Sahada kendisini açıkça belli eden ciddiyet herhangi bir rakibin sadece mücadelesiyle fark yaratmasına engel oluyor. Artan futbolcuların kalitesinden ne kadar istifade edildiği, mücadele olarak ileri giderken sistem ve oyun anlayışı olarak katedilen mesafenin yeterliliği ayrı tartışma konularıdır. Zira sezonun geride kalan bölümünde rakibin kalitesi yükselince çıkan ciddi aksaklıklar uzun vadede üzerine gidilmesi gereken ve ciddiyetsizliğinden şikayet edilen Fenerbahçe takımlarında olmayan bir başka sorunun altını çiziyor. Ancak olaya olumlu tarafından bakılınca düşük kalitedeki takımlara karşı gösterilen ciddiyetsizliklere son verilmesi için olumlu adımlar atıldığını söyleyebiliriz.

3+1 Orta Sahaya Dönüş

Zorluk derecesi yüksek maçlarda istenen seviyede olmasak da Aykut Hoca'nın hatalarını tecrübeye dönüştürmesi gelecek için umut veriyor. Öyle ki, Galatasaray maçının hemen ardından oynanan Bursaspor maçındaki kadro tercihi Aykut Kocaman'ın kendisini geliştirmeye açık bir teknik direktör olduğunu da gösteriyor. Galatasaray karşısında orta sahayı rakibe teslim eden kadro tercihi derbiden puansız ayrılmamıza dahi sebep olabilirdi. Galatasaray karşısında şans verdiği Stoch, Dia, Alex ve Niang 4'lüsünden Dia ve Niang'ın sakatlıkları nedeniyle Bursaspor maçında yer alamamaları Aykut Kocaman'ın alternatiflerini kısıtlasa da, hatasından dönmesine de biraz olsun yardımcı oldu. Sezon başında, Aykut Hoca'nın takımdaki vazgeçilmezlerinden olmasına rağmen son haftalarda hiç şans bulamayan Cristian'ın tekrar takıma katılmasıyla Bursaspor maçında ortasahası çok daha dirençli bir Fenerbahçe gördük. Belki istediğimiz sonucu yine alamadık, özellikle Cristian oyundan çıktıktan sonra Rus ruletine dönen maçtan puansız da ayrılabilirdik. Ancak en azından futbolculardan rakibe saygı beklerken ilk 11 tercihlerinin de bu beklentiye paralellik göstermesini beklemek mesnetsiz bir eleştiri olarak algılanmamalı.

Bu hafta Eskişehirspor maçı için oynayabilecek durumdaki Dia ve Kazım'ın kenarda oturmaları ve sahaya yine Cristian ile çıkmamız bence doğru bir hamleydi. Stoch, Dia ve Kazım gibi forvet oyuncularının orta saha oyuncularıyla yardımlaşmayı, yeri geldiğinde orta saha oyuncusuymuş gibi oynamayı öğrenemedikleri sürece tek pozisyonun aynı tip alternatifleri olmaktan öteye geçmeleri zor. Cristian, Emre ve Mehmet Topuz'un sahada bir arada bulunduğu; tek kanadında ise Stoch, Kazım, Dia gibi oyunculardan birinin bulunduğu bu oyun anlayışı biraz asimetrik olsa da aslında pek çok kişinin hayalini kurduğu 4-3-3'ün bir türevi olarak kabul edilebilir. Gençlerbirliği karşısındaki dizilişi de orta üçlüsü Mehmet-Cristian-Emre, ileri ikiliye orta sahadan Stoch'un daha yakın oynadığı asimetrik bir 4-3-3 olarak tanımlayabiliriz. Buna itiraz edenler olabilir ancak bu tanımlamanın takımın iki kanadındaki oyuncu performanslarını değerlendirirken faydalı olduğunu düşünüyorum. Aslında bu dizilişin örneklerini daha önce defalarca gördük. Zihinlere kazınan Appiah-Deniz-Aurelio-Tuncay ve Deivid-Selçuk-Aurelio-Uğur dizilişlerinde sırasıyla, Tuncay ve Deivid hücum hattına arkadan destek veren üçüncü forvet oyuncuları olarak kabul edilebilirler. Eskişehirspor ve Bursaspor karşısındaki oyuncu grubu da eldeki malzemeden benzer anlayışı ortaya koyabilecek en uygun tercihlerdi.

Uğur, Alex, Deivid ve Kezman'ın bir arada oynadıklarında Inter'e dahi orta saha hakimiyetini kaptırmamamızı da sanırım özellikle Deivid ve Uğur'un sakatlıklar öncesinde Dia ve Stoch'a nazaran gösterdileri orta saha oyuncusu karakterleriyle açıklayabiliriz. Stoch, Kazım ve Dia'dan göremediklerimiz maalesef bunlar. Oyunu çizgide kabul edip ne hücum ne de savunmada orta sahanın parçası olmayı becerebiliyorlar. Bu da sahada sayıca fazla olmalarının önündeki en büyük engel. Aksi halde takımın orta sahasında çıkan aksaklıklar takımın her noktasının aksamasına, Galatasaray maçında olduğu gibi evinde mahkum geçen, Bursaspor maçının son dakikalarında olduğu gibi rus ruletine dönen maçlara sebep oluyor.

Kanatlardaki asimetri

Gökhan Gönül, Mehmet Topuz'un yakın oynadığı sağ kanatta oynayıp yıldızlaşırken, Caner'in Stoch'un arkasında oynarken Gökhan'ın üretkenliğinin yanına yaklaşamaması; benzer şekilde Dia ve Gökhan Gönül'ün beraber forma giydiği dönemde Gökhan'ın savunmadaki defolarının fazlaca ön plana çıkması üzerinde durulması gereken konular bence. Her sorunun Stoch veya Dia tarzı oyunculardan kaynaklandığını ispatlama derdinde değilim, öyle olduğunu da düşünmüyorum. Dia ve Stoch'tan Mehmet Topuz'un yaptıklarını beklemek zaten haksızlık olur. Ancak sadece süratleri nedeniyle de kanatlarda Stoch ve Dia'yı bir arada kullanmak Gökhan ve belki de Caner'in verimini azaltıyor olabilir. Ömer Üründül'ün deyişiyle hatlar arasındaki bağlantıyı koparmaktansa sol tarafta da Mehmet-Gökhan ikilisinin oluşturduğu gibi birbirine daha yakın oynayan bir ikili mi oluşturmalı, yoksa bu asimetri rakiplerin de dengesini bozan bir etken midir?

Maçtan Akılda Kalanlar

Eskişehir maçına dönersek, maçın ardından ön plana çıkan oyuncular olarak Gökhan Gönül, Mehmet Topuz, Alex ve Semih'i sayabiliriz. Maçın 3'üncü dakikasında Alex'in penaltıdan bulduğu golle 1-0 öne geçen takımımızın kolay gol yeme alışkanlığı Sezer'in eşitliği sağlamasına neden oldu. Gecenin yıldızlarından Gökhan Gönül'ün isabetli ortasını kafayla gole çeviren Semih takımını bir daha geri düşmemek üzere öne geçirdi. Devrenin sonunda Gökhan asistten sonra golü de buldu. Devre arasında saçma bir tartışmanın içine girerek adeta kendini attıran Lugano uzun zamandır görmemekten memnun olduğumuz hırçınlığıyla geri döndü. Böylelikle maçın ilk yarısında sakatlanıp yerini Kazım'a bırakan Emre'den sonra Lugano'nun yerini doldurmak için de Stoch'u çıkarıp Bilica'yı oyuna almak zorunda kaldık. Üstelik Bilica talihsiz bir şekilde kalemizde gole sebebiyet verdikten sonra tribünlerin bir kısmı gecenin saçmalığına imza atarak Bilica'yı ayağına gelen her topta yuhaladılar. Bilica kendi kalesine bir gol atsa sevinecekmişcesine ısrarla sürdürülen bu yuhalamalar Semih'in farkı tekrar ikiye çıkmasıyla rafa kalktı.

Fotoğraf: Fenerbahce.org
Blog Widget by LinkWithin