27 Mart 2010 Cumartesi

Vurduğumuz Gol Olsun


Son haftalara girilirken heyecan iyice yükselmiş durumda ve Galatasaray-Fenerbahçe maçı yine şampiyonluk yarışının düğüm maçlarından birisi olarak karşımızda. Özellikle Bursaspor'un cuma günü Belediye karşısında 3 puan kaybetmesinin ardından 3 büyüklerin şampiyonluk umutları arttı. Ancak böyle bir haftada Fenerbahçe ve Galatasaray'den en az birinin canı yanacak. Beşiktaş da 2-0 geriye düştüğü maçı 3-2 kazanarak efsanevi bir dönüş yaptı ve maç fazlasıyla ikinciliğe yükseldi. Bu da derbide iki takımın üstündeki baskıyı arttıracak bir unsur olarak ön plana çıkıyor. Zira kaybeden taraf haftayı 4'üncü sırada kapatacak.

Fenerbahçemiz'de orta sahada ciddi bir derinlik sıkıntısı yaşanıyor. Emre, Deniz ve Cristian'ın aynı anda sakatlıkları nedeniyle oynayamayacak durumda olmaları orta sahanın ortası için alternatifleri iyice azaltıyor. Eldeki Vederson, Özer, Selçuk, Mehmet Topuz, Deivid beşlisinden bir dörtlü oluşturmamız gerekecek. Bu durumda da Daum'un Deivid ile Özer arasında bir tercih yapacağını tahmin ediyorum. Onun dışında defansta ideal dörtlümüz (Gökhan-Lugano-Bilica-Santos) bir aksilik olmazsa oynayacak durumda. İleri uçta da Güiza-Alex ikilisinin oynaması muhtemel.

Bu durumda kafalardaki tek soru Özer-Deivid tercihi üzerine oluyor. Bu konuda da beklentim maçın başında Galatasaray'ın presini kırmak için Özer'in daha uygun bir tercih olabileceği yönünde. Elbette Mehmet Topuz'un Emre'nin pozisyonunda göstereceği performans da kilit unsur olacak.

Fenerbahçe'nin son dönemde Galatasaray'a Ali Sami Yen'de üstünlük kurduğu maçlardaki karakteristik özelliği dirençli ve top ayağına geçtiğinde soğukkanlı bir şekilde ayağa pas yapan bir orta sahaya sahip olmasıydı. Galatasaray'ın tempolu başlayıp rakibi panikletmek istediği dönemde topa Galatasaray'dan daha fazla sahip olup maçın temposunu ayarlayabilirsek maç bizim lehimize gelişir.

Bunu başarabilirsek galibiyeti getirecek olan da yüksek yüzdeli hücum yapmak olacaktır. Güiza'nın Gaziantepspor'a attığı golü de gördükten sonra inşallah her vurduğumuz böyle gol olur diye dua etmekten başka yapacak birşey kalmıyor.

20 Mart 2010 Cumartesi

Lütfen

Geçmişinde yıllığına Galatasaray aşkıyla ilgili yazılanları, katlettiği bütün maçları bir kenara bırakıyor ve bütün samimiyetimle yazıyorum bu satırları.

Kuddusi Müftüoğlu sahada bütün pozisyonlara uzak kaldığı halde bu seviyede maç yönetmeye nasıl devam ediyor şaşıyorum. Yardımcı hakemlerin müdahil olmadığı bütün kararları şüpheli; öyle ki, insiyatif alarak verdiği kararlarda ya pozisyona uzak kaldığı için devam kararı veriyor, ya da nabza göre düdük çalıyor. Ancak ve ancak oyuncular tesadüfen yanından geçerken bir karar vermesi gerekiyorsa görerek doğru kararlar verebiliyor. Bu haliyle de bu sahalar kendisine fazlasıyla bol geliyor.

Yaş artık gelmiş 40'a. Hayatının yarısını futbolla geçirdikten sonra artık mesleğine daha fazla zaman ayırmanın, memleketi Alanya'ya hizmet etmenin zamanı geldi. Çok sevdiği Türk Futbolu için bu fedakarlığı yapmaktan çekinmeyeceğine eminim.

Sıradaki son düdük Kuddusi Müftüoğlu için gelsin...

İade-i İtibar

Eleştiri adı altında sarf ettiğimiz sözlerin bazen ne kadar acımasızca ve tartmadan dile geldiğini birşeyleri kaybedince anlıyoruz. Sık sık düştüğümüz bu hatayı tekrarladığımızı bugün bir kez daha farkettim. Tanjeviç'in basına yansıyan rahatsızlığıyla ilgili haberleri okuyunca düşündüm de, bir Fenerbahçeli olarak Fenerbahçe'nin koçuna destek vermek bir yana hakettiği saygıyı göstermedik, hatta zaman zaman onun da bir insan olduğunu unuttuk.

Bugün kaybedilen Tanjeviç'in sağlığı oldu. Yine de istifa edeceğiyle ilgili söylentilere inanmak istemiyorum. Ümit ediyorum ki Saraybosnalı koçun dönüşü, onun savaşçı takımlarının yaptığı geri dönüşlerden daha ihtişamlı olacaktır. Kazanılmayı bekleyen daha çok kupa ve madalya var. Büyük Fenerbahçe'nin büyük koçuna acil şifalar diliyorum...

18 Mart 2010 Perşembe

34616


NCAA basketbol seyirci rekoru burnumuzun dibinde kirilmis, hatta bu tarihi anin posterlerini satmaya baslamislar da haberimiz yok.

Syracuse Universitesi basketbol maclarini Amerikan Futbol takiminin da kullandigi Carrier Dome'da yapiyor. Stadin bati tarafindaki kale arkasi tribunleri basketbol maclarinda ana tribun olacak sekilde duzenleniyor. Cok basarili bir sezon geciren basketbol takimi 27 Subat'ta en onemli rakiplerinden Villanova'yi 34 bin 616 biletli seyircinin destegiyle gecmeyi basardi. Bu rakami Turkiye'de bazi buyuk gecinen kuluplerimiz futbol maclarinda goremezken, basketbolda bin kisinin ustune cikildiginda yuzumuz gulerken 130 bin kisilik sehirde coluk cocugun basketbol macina 34 bin 616 kisi geliyor.

Turkiye sinirlari icinde herhangi bir basketbol macinda boyle bir tabloyla karsilasma ihtimalimiz nedir? Cevabi basit, 34616'da 1.

...lüküçlüküçlüküçlüküç...


Ligde son 7 haftaya girilirken ligin son sırasında yer alan Darüşşafaka'ya deplasmanda yenilerek liderliği yeniden Efes Pilsen'e devrettik. Bu sonucun hayal kırıklığı sebebi olması kadar normal bir durum yok ancak biz şikayet etmekten ziyade bir durum tespiti yapalım.

Maçın istatistiklerinde ön plana çıkan ilginç bir nokta var. Takımın tercihlerini özetleyen ve kötü sonuçlarla da az çok ilintili olan bu unsura özellikle Ömer Aşık'ın sakatlanmasından sonra daha sık rastlar olduk. Bu durum özetle dış atış tercihlerinde sınırların zorlanması ya da iki sayıya tenezzül edilmemesi olarak açıklanabilir. Darüşşafaka karşısında takımın iki sayılık atış denemesi(32) üç sayılık atış denemesinin (36) altında kaldı. Üç sayılık yüzemiz de (% 25) oldukça kötü olunca yenilgi ihtimali artıyor haliyle.

Bu maçın istatistiksel açıdan bir benzeri de 17'inci haftada oynanan ve kaybettiğimiz Banvit maçıydı. Ligdeki üçüncü yenilgimizi aldığımız maçı yüzde 29 gibi düşük bir üçlük yüzdesi, 31 üç sayı ve 24 iki sayı denemesi ile tamamlamışız. En uç örnekler bunlar. Bu iki maçın dışında üç sayı denemelerinin iki sayı adedine oldukça yaklaştığı benzer maçlar da var. Onlarda üç sayılık atışlardaki sezon ortalamamız olan yüzde 39-40'ın üstünde bir yüzde tutturarak yenilgiler almaktan kurtulmuşuz.

Peki yüzdeler çok fazla üçlük kullandığımızdan dolayı mı düşük, yoksa boyalı alanı yeterince kullanmadığımızdan dolayı mı? Bence sezonun en kötü dış atış yüzdelerine pota altına top indirmekte ısrarcı olmadığımız bu iki maçta ulaşmamız tesadüf olamaz. Bunda elbette Ömer Aşık'ın sakatlığının da payı büyük. Zira Ömer'in sakatlığından sonra maç başına kullandığımız iki sayılık atış denemesi ortalama 7 azalırken 3 sayılık atış denemeleri 7 artmış. Kadrodaki kısa oyuncu zenginliği ortada uzun kalmayınca kendisini işte bu şekilde gösteriyor. Elinizdeki tek uzun sırtı dönük oyunda kısıtlı yeteneklere sahip, pasör özelliği olmayan bir atlet olunca da kısalar bombardımana başlıyor.

Teknik ekibin bu dengesiz kadronun oluşumunda katkıları ne kadardır bilemem ama, pota altı oyunlarında ellerinden geleni yaptıklarını kabul etmek gerekir. Zira Ömer'in sakatlığından sonra, özellikle Ukic ve Mirsad'ın katılımıyla pota altı kullanma eğilimi ciddi biçimde artmıştı. Buna paralel olarak sonuçlar da memnun ediciydi. Ekran başında elde bu kadar etkili silah varken neden bu işler istenildiği gibi gitmiyor diye soruyorsanız cevabı aslında bu istatistikler ve uzunların sağlık durumunun paralelliğinde yatıyor. Kadrodaki asimetriklik, şut tercihlerini de böyle çarpık bir hale sokabiliyor. Sahada işler istendiği gibi gitmeyince Semih'e top indirmektense elimizdeki envaiçeşit şutörün yüzdeli bileklerine bakmaya başlıyoruz. Pota altı rakip için bir tehdit olmaktan çıkınca da sertleşen dış savunmacılar dış atış yüzdelerimizi göçertiyor.

Neyse ki, Oğuz Savaş cezasını tamamladı. İnşallah Ömer Aşık da kısa zamanda dönüş yapar da şu sıkışınca dış atışa bel bağlayan oyun tarzını mümkünse bir daha görmeyiz.

14 Mart 2010 Pazar

Aynı sezonda ikinci kez müsabakanın tamamlanamamasına sebebiyet veren takımlar bir alt lige düşürülür !

Türkiye Futbol Federasyonu Futbol Müsabaka Talimatı'nın güvenlik nedeniyle müsabakaların tamamlanamamasına ilişkin hususları belirleyen 20'nci maddesi böyle diyor.

Kulüplerin futbolcusu, yöneticisi, teknik adamları ile diğer çalışanlarının yanısıra, seyircilerinin de müsabakaya müdahaleleri madde kapsamına alınmış. Bu demek oluyor ki, geçtiğimiz hafta 17'nci dakikada tatil edilen Diyarbakır-Bursa maçının ardından, bu hafta da İst.B.Ş.Bld.-Diyarbakır maçının 88'nci dakikada tatil edilmesi Türk futbolunu bir krizin eşiğine getirmiştir.

Şimdi de İstanbul BŞB.-Diyarbakır maçı yaşanan olaylar nedeniyle tatil edildi.

Sezon başında Ankaraspor'un küme düşürülmesinin ardından, Diyarbakır'ın da küme düşürülmesi ligimizi belki de Dünya'da bir başka örneği olmayan bir lig haline getirecek. Her hafta 2 takım maç yapmadan 3'er puanı hanelerine yazdıracak.

19 Kasım 2009 tarihinde Futbol, Basketbol ve Voleybol Federasyon Başkanlarının statlarda ve salonlarda yaşanan olaylara ilişkin olarak yaptıkları ortak basın açıklamasında; 'ah keşke bunları daha önce yapsaydık' demeden bir takım düzenlemeler yapmayı planladıklarını ifade etmelerinin üzerinden 4 ay geçti ki, lastik patladı !

Gençlik ve Spor Genel Md.lüğü, İçişleri Bakanlığı ve Adalet Bakanlığı ile Federasyonlar bugün gelinen noktanın sorumlularıdır.

25 Ekim 2009 tarihinde oynanan ve Fenerbahçemizin 3-1 kazandığı Galatasaray maçının ardından, maç öncesi tribünden atılan bir bozuk paranın sahadaki bir kavganın ortasında bulunan hakemlere isabet etmesi nedeniyle kulübümüze verilen 2 maç seyircisiz oynama cezasının ardından kulübümüz hemen harekete geçerek sahaya yabancı madde atanları tespit etmiş ve kimliklerini Emniyet'e ve Futbol Federasyonuna bildirmişti.

Kulübümüzün tüm haklı açıklamalarına karşın, futbol ve spor kamuoyunun mağdur durumda olanın Fenerbahçe Spor Kulübü olması nedeniyle, spor kulüplerinin değil sahaya yabancı madde atanların ve sahaya müdahalede bulunanların cezalandırılması konusunda 2 satır yazmaktan uzak durmaları ve bunun sonucunda da sorumluların ağır hareket etmeleri bizleri bugünlere getirmiştir.

Şu sorulara cevaplar arıyorum:

1. Futbol Federasyonu Diyarbakır'ı ligden düşürebilecek mi? Yoksa günü kurtarmaya yönelik kararlardan birine imza atarak İBB-D.Bakır maçını o anki skoruyla tescil ederek, D.Bakır'ı küme düşmekten kurtaracak mı?

2. Sahaya girenlerin Diyarbakır taraftarı olduğunu kim garanti edebilir? Taraftar olsa bile Diyarbakır'ın küme düşürülmesi umurunda olan insanlar olduklarını kim söyleyebilir?

3. Bu saçma talimatın düzeltilmesi için daha ne bekleniyor?

4. Bu uygulama futbol sahalarında terörü daha da teşvik etmemekte midir? Rakip takım taraftarları kimliklerini gizleyerek birbirlerini alt liglere düşürme planları yapamazlar mı?

3 Mart 2010 Çarşamba

Forma budur...

Milli takimin degismez formasi olmasi gereken bu tasarimi nostalji olmaktan kim kurtardiysa Allah ondan razi olsun.
Blog Widget by LinkWithin