Sezonu açmamızın üzerinden 2 ay geçti. Young Boys'a elenerek Şampiyonlar Ligi'ne, PAOK'a elenerek Avrupa Ligi'ne başlamadan veda ettik. Önümüzde sadece yerel hedefler kaldı. Halbuki Fenerbahçe Dergisi'nin Temmuz sayısının kapağını "Şimdi Kocaman Hedeflerimiz Var" söylemiyle süsleyecek kadar emindik teknik direktör değişikliğinin bu sefer takıma seviye atlatacağından. Yönetimin özgüveni de şüphesiz camiadan geliyordu. Fenerbahçe taraftarının resmi sitesi antu.com'da ayrı ayrı anketlerde Daum'un kovulması ve Aykut'un teknik direktör olması için %70 gibi görülmemiş bir destek vardı.
"Aynı şeyi tekrar tekrar yapıp farklı sonuçlar beklemek"
Unutkanlık ve sabırsızlığı, Türkiye'nin bir kopyası olan Fenerbahçe camiasının en büyük hastalıkları olarak tanımlarsak hata etmiş olmayız sanırım. Albert Einstein'ın, "Delilik aynı şeyi tekrar tekrar yapıp farklı sonuçlar beklemektir." sözü de sanki bu hastalıklardan kurtulamayan bizler için söylenmiş gibi. Zira son 10-15 yılda takım dibe vurmadığı sürece teknik direktör değişikliğinin kısa vadede takıma sınıf atlattığına dair tek bir örnek yok. Aykut Kocaman her ne kadar 1 yıl boyunca takımla birlikte olsa da bu değişimin sancılı olacağı "değişim" söylemine yapılan vurgudan belliydi. 15 yıldır olanları bile bile camianın beklentisini düşürecek, takımın ve Aykut Kocaman'ın üzerindeki baskıyı azaltacak söylemler yerine bizzat Aykut Kocaman ve yönetim tarafından yapılan iddialı açıklamaların ardından bugünkü durumun hiçbir savunması da olmuyor haliyle.
Sabır
Hedeflerden birer birer sapınca geriye tutunacak tek dal kalıyor o da sabır. Aksi halde taraftarından futbolcusuna, yönetiminden teknik direktörüne kadar giydirmeden rahatlamaz bu bünye. Zira suç bulunamayacak hiçbir hücre yok camia içinde. Ancak o da yıkımdan başka hiçbir şeye yaramıyor. Peki biz Fenerbahçe'nin Teknik Direktörü olan Aykut Kocaman'a her şartta destek verip sabredebilecek miyiz? Zamanı geri alma şansımız olmadığına göre şimdi Aykut Kocaman'a sıkıca tutunmanın zamanıdır. Ancak o sınavı geçmenin önündeki en büyük engel de yine unutkanlık. Bir yandan teknik direktör istikrarı için bu kulüpte yeterince gayret sarfedilmediğini; Löw'e, Daum'a, Zico'ya haksızlık yapıldığını, Aziz Yıldırım'ın teknik direktör değirmeni bir Fenerbahçe yaratmasını eleştirirken diğer taraftan hemen Aykut'u gönderelim demek büyük bir çelişkidir. Yüzde 70 güven oyuyla göreve başlayan Aykut Kocaman için bu tarz söylemler yükselecekse bu en başta camianın ipiyle kuyuya inilmeyeceğinin delili olur. Bu nedenle Aykut'a sahip çıkması gerekenlerin başında taraftar geliyor. Benzer şekilde teknik direktörün görev süresini doldurmasına müsaade etmediği için eleştirilen yönetimin iki yıl daha görev süresi bulunduğu halde istifaya davet edilmesi de ayrı bir çelişkidir. Bütün bu çelişkili söylemler kafaların ne kadar karışık olduğunu gösteriyor. Bu kafa karışıklığının altında da medyanın güdümündeki camianın etkisiyle verilen birbirinden tutarsız kararlar yatıyor.
Lige Dönüş
PAOK maçı artık geçmişte kaldı. Önümüzde şampiyonluğun yürüye yürüye kazanılmadığı örneklerle tespit edilmiş Türkiye Süper Lig'i var. Bu sarsıcı sezon başlangıcının yarattığı yıkımı bir kenara bırakırsak, Young Boys ve PAOK gibi takımlara diş geçirememiş bir takım olarak artık hiçbir rakibimizi küçümseyecek halimiz yok. Bunun da ligde başarılı olmamıza faydası dokunabilir. Ayrıca alternatif sıkıntısı yaşanan kadromuzun yoğun maç temposu içerisinde kırılgan bir yapıya bürünmesi en büyük korkularımızdan biriydi. Geçen sezon Şubat ayındaki maç trafiğinde verilen kayıplar nedeniyle şampiyonluğun kaçtığını, Daum'un gönderildiğini ve hatta bugün Avrupa'ya henüz Ağustos ayında havlu attığımızı söyleyebiliriz. Böyle kırılgan bir yapılanma için de Türkiye Ligi yeterince ciddi bir hedeftir. Daha sezon başında yoğun maç programı nedeniyle Gökhan, Emre ve Volkan gibi alternatifsiz oyuncularda baş gösteren sakatlıklar bile henüz futbolunu oturtamayan takımımızın birden çok kulvarda mücadele etmek için hazırlıklı olmadığını gösteriyor.
Takım oyununun oturması için bir süre daha bekleyeceğiz. Şimdiye kadar kaybettiğimiz herşey temelde bu sürecin sonucu. Sorunları oyuncu performanslarına indirgemek, atılamayan veya yenilen gollerin faturasını bir veya birkaç futbolcuya yüklemek bence yanlış. Gerek Trabzonspor gerekse de PAOK maçlarında yenilen goller sorunun takım savunmasında olduğunu adeta bağırıyor. Takım savunmasını öne çıkartmaya çalışırken bu riskleri de en aza indirmek Aykut Kocaman'ın işi. Aykut Kocaman'ın ihtiyacı da zaman. Bunun dışında maç ile ilgili yazacak fazla birşey yok. Emre'nin attığı şık golle öne geçtik, farkı arttıramayınca artan tedirginlik ve yorgunlukla tempo düşürdük. Takım savunmasındaki bir zaaf neticesinde kalemizde golü gördük. Kalan 15 dakika fiziksel açıdan da yeterli düzeyde olmayan bir takımın 2 gol bulması için çok kısa bir süre. Bu nedenle de Avrupa'ya havlu attık. Şimdi Manisaspor maçı takımın özgüveni için önemli. Zira sezon başından beri elle tutulur galibiyetimiz yok, takım kaybetmeyi alışkanlık haline getirmeden bu gidişatı tersine çevirmek zorundayız.
28 Ağustos 2010 Cumartesi
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Kulüpten açıklama:
YanıtlaSil------------------
"Aykut Kocaman'ın iki olumsuz sonuçtan sonra gönderilmesi gibi bir durum söz konusu değildir."
http://fenerbahce.org/fb2008/detay.asp?ContentID=20659
En az 3 olumsuz sonuç olması gerektiğini belirten bir açıklama gibi!
Hemen ondan önce gelen "Başkanımız Sayın Aziz Yıldırım ve yönetimimizin şu an itibari ile iki yıllık görev süreleri boyunca Aykut Kocaman görevinin başında olacaktır." cümlesini de bir kenara not etmekte fayda var.
YanıtlaSil