Yüksek Konsantrasyon ve Direnç
Fenerbahçe'nin bu sezon çıktığı maçlardaki en belirgin özelliği rakibe bakışında saklı. Sahada kendisini açıkça belli eden ciddiyet herhangi bir rakibin sadece mücadelesiyle fark yaratmasına engel oluyor. Artan futbolcuların kalitesinden ne kadar istifade edildiği, mücadele olarak ileri giderken sistem ve oyun anlayışı olarak katedilen mesafenin yeterliliği ayrı tartışma konularıdır. Zira sezonun geride kalan bölümünde rakibin kalitesi yükselince çıkan ciddi aksaklıklar uzun vadede üzerine gidilmesi gereken ve ciddiyetsizliğinden şikayet edilen Fenerbahçe takımlarında olmayan bir başka sorunun altını çiziyor. Ancak olaya olumlu tarafından bakılınca düşük kalitedeki takımlara karşı gösterilen ciddiyetsizliklere son verilmesi için olumlu adımlar atıldığını söyleyebiliriz.
3+1 Orta Sahaya Dönüş
Zorluk derecesi yüksek maçlarda istenen seviyede olmasak da Aykut Hoca'nın hatalarını tecrübeye dönüştürmesi gelecek için umut veriyor. Öyle ki, Galatasaray maçının hemen ardından oynanan Bursaspor maçındaki kadro tercihi Aykut Kocaman'ın kendisini geliştirmeye açık bir teknik direktör olduğunu da gösteriyor. Galatasaray karşısında orta sahayı rakibe teslim eden kadro tercihi derbiden puansız ayrılmamıza dahi sebep olabilirdi. Galatasaray karşısında şans verdiği Stoch, Dia, Alex ve Niang 4'lüsünden Dia ve Niang'ın sakatlıkları nedeniyle Bursaspor maçında yer alamamaları Aykut Kocaman'ın alternatiflerini kısıtlasa da, hatasından dönmesine de biraz olsun yardımcı oldu. Sezon başında, Aykut Hoca'nın takımdaki vazgeçilmezlerinden olmasına rağmen son haftalarda hiç şans bulamayan Cristian'ın tekrar takıma katılmasıyla Bursaspor maçında ortasahası çok daha dirençli bir Fenerbahçe gördük. Belki istediğimiz sonucu yine alamadık, özellikle Cristian oyundan çıktıktan sonra Rus ruletine dönen maçtan puansız da ayrılabilirdik. Ancak en azından futbolculardan rakibe saygı beklerken ilk 11 tercihlerinin de bu beklentiye paralellik göstermesini beklemek mesnetsiz bir eleştiri olarak algılanmamalı.
Bu hafta Eskişehirspor maçı için oynayabilecek durumdaki Dia ve Kazım'ın kenarda oturmaları ve sahaya yine Cristian ile çıkmamız bence doğru bir hamleydi. Stoch, Dia ve Kazım gibi forvet oyuncularının orta saha oyuncularıyla yardımlaşmayı, yeri geldiğinde orta saha oyuncusuymuş gibi oynamayı öğrenemedikleri sürece tek pozisyonun aynı tip alternatifleri olmaktan öteye geçmeleri zor. Cristian, Emre ve Mehmet Topuz'un sahada bir arada bulunduğu; tek kanadında ise Stoch, Kazım, Dia gibi oyunculardan birinin bulunduğu bu oyun anlayışı biraz asimetrik olsa da aslında pek çok kişinin hayalini kurduğu 4-3-3'ün bir türevi olarak kabul edilebilir. Gençlerbirliği karşısındaki dizilişi de orta üçlüsü Mehmet-Cristian-Emre, ileri ikiliye orta sahadan Stoch'un daha yakın oynadığı asimetrik bir 4-3-3 olarak tanımlayabiliriz. Buna itiraz edenler olabilir ancak bu tanımlamanın takımın iki kanadındaki oyuncu performanslarını değerlendirirken faydalı olduğunu düşünüyorum. Aslında bu dizilişin örneklerini daha önce defalarca gördük. Zihinlere kazınan Appiah-Deniz-Aurelio-Tuncay ve Deivid-Selçuk-Aurelio-Uğur dizilişlerinde sırasıyla, Tuncay ve Deivid hücum hattına arkadan destek veren üçüncü forvet oyuncuları olarak kabul edilebilirler. Eskişehirspor ve Bursaspor karşısındaki oyuncu grubu da eldeki malzemeden benzer anlayışı ortaya koyabilecek en uygun tercihlerdi.
Uğur, Alex, Deivid ve Kezman'ın bir arada oynadıklarında Inter'e dahi orta saha hakimiyetini kaptırmamamızı da sanırım özellikle Deivid ve Uğur'un sakatlıklar öncesinde Dia ve Stoch'a nazaran gösterdileri orta saha oyuncusu karakterleriyle açıklayabiliriz. Stoch, Kazım ve Dia'dan göremediklerimiz maalesef bunlar. Oyunu çizgide kabul edip ne hücum ne de savunmada orta sahanın parçası olmayı becerebiliyorlar. Bu da sahada sayıca fazla olmalarının önündeki en büyük engel. Aksi halde takımın orta sahasında çıkan aksaklıklar takımın her noktasının aksamasına, Galatasaray maçında olduğu gibi evinde mahkum geçen, Bursaspor maçının son dakikalarında olduğu gibi rus ruletine dönen maçlara sebep oluyor.
Kanatlardaki asimetri
Gökhan Gönül, Mehmet Topuz'un yakın oynadığı sağ kanatta oynayıp yıldızlaşırken, Caner'in Stoch'un arkasında oynarken Gökhan'ın üretkenliğinin yanına yaklaşamaması; benzer şekilde Dia ve Gökhan Gönül'ün beraber forma giydiği dönemde Gökhan'ın savunmadaki defolarının fazlaca ön plana çıkması üzerinde durulması gereken konular bence. Her sorunun Stoch veya Dia tarzı oyunculardan kaynaklandığını ispatlama derdinde değilim, öyle olduğunu da düşünmüyorum. Dia ve Stoch'tan Mehmet Topuz'un yaptıklarını beklemek zaten haksızlık olur. Ancak sadece süratleri nedeniyle de kanatlarda Stoch ve Dia'yı bir arada kullanmak Gökhan ve belki de Caner'in verimini azaltıyor olabilir. Ömer Üründül'ün deyişiyle hatlar arasındaki bağlantıyı koparmaktansa sol tarafta da Mehmet-Gökhan ikilisinin oluşturduğu gibi birbirine daha yakın oynayan bir ikili mi oluşturmalı, yoksa bu asimetri rakiplerin de dengesini bozan bir etken midir?
Maçtan Akılda Kalanlar
Eskişehir maçına dönersek, maçın ardından ön plana çıkan oyuncular olarak Gökhan Gönül, Mehmet Topuz, Alex ve Semih'i sayabiliriz. Maçın 3'üncü dakikasında Alex'in penaltıdan bulduğu golle 1-0 öne geçen takımımızın kolay gol yeme alışkanlığı Sezer'in eşitliği sağlamasına neden oldu. Gecenin yıldızlarından Gökhan Gönül'ün isabetli ortasını kafayla gole çeviren Semih takımını bir daha geri düşmemek üzere öne geçirdi. Devrenin sonunda Gökhan asistten sonra golü de buldu. Devre arasında saçma bir tartışmanın içine girerek adeta kendini attıran Lugano uzun zamandır görmemekten memnun olduğumuz hırçınlığıyla geri döndü. Böylelikle maçın ilk yarısında sakatlanıp yerini Kazım'a bırakan Emre'den sonra Lugano'nun yerini doldurmak için de Stoch'u çıkarıp Bilica'yı oyuna almak zorunda kaldık. Üstelik Bilica talihsiz bir şekilde kalemizde gole sebebiyet verdikten sonra tribünlerin bir kısmı gecenin saçmalığına imza atarak Bilica'yı ayağına gelen her topta yuhaladılar. Bilica kendi kalesine bir gol atsa sevinecekmişcesine ısrarla sürdürülen bu yuhalamalar Semih'in farkı tekrar ikiye çıkmasıyla rafa kalktı.
Fotoğraf: Fenerbahce.org
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder