19 Ocak 2010 Salı

Günah Keçisi vs. Bildiğin Keçi


Tanjevic Fenerbahçe'nin başındaki üçüncü sezonunda en sıkıntılı günlerini yaşıyor. Bunun altında birçok sebep var. Ancak en can alıcı olanı saha içi performansındaki gözle görülür düşüş. Son zamanlarda iyice su yüzüne çıkan keyfi savunma dirençsizliği ve erken hücum etme hastalığı başlıca göstergeler. Hücumdaki sıkıntılar takımın uzun zamandır gerçek bir oyun kurucuyla oynamamasından kaynaklanıyor olabilir. Savunmadaki zaaf ise kaybedilen Efes serisine kadar dayanıyor aslında. Seri sonunda bu zaaf uzunların formsuzluğuna bağlanarak zamanla düzelmesi bekleniyordu. Ancak bir maç içinde tek periyotta dişini sıkarak rakibe pota göstermeyen takımın dalga geçercesine diğer periyotlarda potasında otuzar sayı görmesinin takım hakkında doğru tespitlerde bulunmak için dikkatle incelenmesi gerekir.

Ancak kimsenin sorunun kaynağına inmek gibi bir derdi yok. Çünkü görünen veya görünmeyen, yaşanmış ve yaşanacak bütün sorunların tedavisinin Tanjeviç'in kovulmasından geçtiği Haziran 2007'de ortaya konmuş. Boş tribünler, maça asılmayan sporcular, kaçan şutlar ve yumuşak savunmalar; herşeyin sorumlusu Tanjeviç.

İşte bütün bu sorunlar, hayal kırıklığı yaratan oyunun ardından Avrupa'ya ilk turda veda etmemiz "Tanjeviç İstifa" seslerini de güçlendiriyor haliyle. Bu söylemin arkasındakilere ağır gelen ise seslerinin hedefteki kişi ve kurumlarca arka planda çalan müzik gibi algılanıyor olması. Bunun arkasında da yönetimin inadından şikayetçi olanların keçi inadı yatıyor. Zira ilk günden beri aynı tonda sürdürülen protestoların samimiyeti de sorgulanmayacak gibi değil.

Yüzüncü yılda Fenerbahçe'ye ikinci şampiyonluğunu yaşatan, her zaman büyük saygı, sevgi ve hayranlık duyulan Aydın Örs'ün yerine Tanjeviç'in getirilmesinin yarattığı hayal kırıklığı bir süre kırgınlığa sebep olmuş olabilir. Başarılı ve iyi bir Fenerbahçeli olan Aydın Örs'ün yerinden edilmesi anlamına gelen ve bence pek de gerekli olmayan bu değişiklik duygusal açıdan kolay kabul edilebilir değildi. Ancak bir tavır 3 yıl sonrasına sadece o gün yaşanan hayal kırıklığıyla taşınamaz, taşınmadı da. O günlerde Tanjeviç protestosu koçun aldığı para, Sloven oyuncular, yabancı tercihleri ve rotasyon kavramı üzerinden ilerlerken, bugün kulübü zan altında bırakan mesnetsiz iddialar üzerinden prim toplanmaya çalışılıyor.

İddiaya göre Fenerbahçe ile Federasyon arasında öyle kirli bir ilişki varmış ki, Fenerbahçe Tanjeviç'i kovamazmış. Bugün Tanjeviç'i kovarsak ipliğimiz pazara çıkarmış. Bu Fenerbahçe ki, geçen sezon takım halinde doping yapan bir takıma bariz hakem kararları neticesinde 2-0'dan şampiyonluğu kaptırmış. Fenerbahçe'ye böyle güzel kıyaklar çeken Federasyon yetkilileri de Fenerbahçe ile olan sözde kirli ilişkilerini ortaya dökerek kendilerini aklayabileceklerini sanıyorlarmış. Birileri Fenerbahçe taraftarının Aydın Örs'e duyduğu sevgiyi sömürüyor ve bu amaç uğruna Fenerbahçe'yi hiçbir delil ortaya koymadan itham etmekten çekinmiyorlar.

Kimsenin Tanjeviç'i sevme zorunluluğu yok, ancak Tanjeviç'i görevdeki ilk dakikasından itibaren günah keçisi ilan edip istifaya davet edenlerin inadını "prensip" kabul edip; istifa etmeyen Tanjeviç'i veya Tanjeviç'i kovmayan yönetimi inatçı addetmek bana çok mantıklı gelmiyor. Tanjeviç'in eleştirilebileceği onca konu varken bu ithamların peşinden gitmek ise en hafifinden oltaya gelmek olarak yorumlanabilir.

Neticede elini taşın altına koymamaya özen gösteren bir camia olarak şimdi de taşın üstüne çıkma gayreti içerisindeyiz. Bu yaklaşım ne takımın ne de taraftarın sorunlarını çözebilir. Ama niyetin sorun çözmek değil günah keçisi dövmek olduğu apaçık ortada. Bakalım bugüne kadar hiçbir fayda getirmeyen bu inat bundan sonra kime ne kazandıracak...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Blog Widget by LinkWithin