29 Kasım 2009 Pazar

Üçüncü Çeyrek

Bogdan Tanjevic & Damir Mrsic
Sabahın köründe oynanan maçta Tofaş'ı deplasmanda 90-70 yenerek ligdeki kötü gidişe dur dedik. Başa baş geçen ilk yarının ardından 3'üncü periyottaki 33-15'lik sonuç galibiyeti getirdi. Maç esnasında Çetin Yılmaz da değindi, Fenerbahçe Karşıyaka karşısında da 26-6 ile müthiş bir 3'üncü çeyrek oynamıştı. Ancak o maçta bu fark bizi ancak maça ortak etmiş Karşıyaka'nın son periyotta direnç koymasıyla tekrar çözülmüştük. Benzer şekilde Zalgiris deplasmanında 22-14'lük üçüncü çeyrek takımı öne taşıdı. Bu sefer de başa baş girilen üçüncü çeyrekte açılan fark Tofaş'ı oyundan düşürdü ve rahat bir galibiyet geldi. Bu da bir yandan takım-teknik ekip bağlantısındaki hayat belirtisi, diğer taraftan oyun disiplini ve ciddiyetin ne kadar belirleyici olduğunun göstergesidir.

Geçmiş Olsun...

Colin Kazım Richards
Sahada işler zaten bir süredir ters gidiyordu. Sakatlar, cezalılar derken bir de Kazım geçirdiği trafik kazası sonrası hastanelik olmuş. Sağ el bileğindeki kırık nedeniyle de ameliyat edilmiş. İnşallah kısa zamanda iyileşir.

26 Kasım 2009 Perşembe

Litvanya'da Hayata Döndük

Damir Mrsic
Euroleague gruplarında ilk maçları tamamladık. Fenerbahçe Abdi İpekçi'de ağırladığı grubun iki favorisi Barcelona ve Siena'ya yenilmesine rağmen deplasmanda aldığı Asvel ve Zalgiris galibiyetleriyle toparladı ve alttaki gruptan kendisini kurtardı. Takım içinde oyuncuları bir araya getirmek için ne yapılıyor bilmiyorum ama üst üste alınan mağlubiyetler, yüksek sesle dile getirilmeye başlanan teknik kadro değişimi söylentileri üzerine Zalgiris karşısında maça kendisini beklediğimden daha fazla veren bir takım vardı sahada. Yeterli olmasa da istekli bir savunma ve daha da önemlisi hücumda alternatifler arayan bir takım görmek umutlu olmak için önemli.

Sene başında birkaç maç üst üste 3-5 asist ile maç tamamlayan takımın Solomon ayrıldıktan sonra Greer ve Mrsic'in önderliğinde 14 asist yapması sevindirici. Belki Solomon'un gidişinden sonra oyun kurucu pozisyonunda bir eksiklik var gibi gözükse de kısa rotasyonundaki şişkinliği almak takımı daha dengeli hale getirdi. Kinsey, Giricek, Solomon, Greer ve hatta Türkiye Ligi'nde yabancı kontenjanı nedeniyle daha uzun süreler alan Ömer Onan gibi kenarda oturtması güç olan oyuncular arasındaki dakika dağılımını hepsini memnun edecek şekilde yapmak neredeyse imkansızdı.

Diğer çözülemeyen husus da 4 numara eksikliği ve Mirsad'ın hala takıma katılmamış olması. Transfer yapılmayacağı açıklaması dışında herhangi bir detay verilmediği için bunun sebepleri hakkında ancak fikir yürütülebilir. Belki Enes'in dönmesini bekliyorlardı, belki de diğer uzunlarla idare edebileceğimizi düşündüler. Neticede Mirsad ikinci yarıdan itibaren takımdaki yerini alırsa bu dönemi hasarsız atlatmamız mümkün. Sezon başındaki oturması imkansız gibi gözüken kadro için bu geçiş dönemi biraz sert oluyor ancak kadrodaki uyumluluk emarelerini görmek herhangi bir transferden daha sevindirici. Nitekim mevcut kadroyla bir ritim yakalayabilirsek Mirsad'ın katılması takımı bozmaz fakat özellikle yabancı bir transfer yapmış olsaydık Mirsad'ın dönüşü yeni sorunlar doğurabilirdi.

Takım zamanla toparlanacaktır. Barcelona, Siena gibi elit takımlarla deplasmanda henüz mücadele edecek durumda değiliz belki ama bize daha yakın bütçeleri olan takımları kendi evlerinde yenebiliyoruz. Bu da değeri bilinmesi gereken bir özelliğimiz. Tabi dışarıda yendiğimiz rakipleri içeride çok daha rahat geçeriz demek isterdim ama bu takımın üzücü bir istatistiği var. O da takımın iç saha performansının deplasmandaki ile neredeyse aynı olması. Takımla ilgili hiçbir konuda olmadığım kadar umutsuz olduğum bir konu olsa da bunu değiştirecek olan da Fenerbahçe taraftarının "büyüklüğünü" icraata dökmesidir. İşte o zaman deplasmanda yendiklerimiz Türkiye'ye kültür turizmi kapsamında gelirler, elitler de belki yine bir iki kez sıçrarlar ama üçüncüde kabusları oluruz.

22 Kasım 2009 Pazar

Sahtekarlığa Tokat !

Türkiye Basketbol Federasyonu cezalı oyuncusu Cemal Nalga'yı cezalı olduğu maçta başka oyuncusunun formasını giydirerek oynatan Cafe Crown Galatasaray'ın ve olaya karışan isimlerin cezalarını açıkladı. Açıklanan kararla birlikte geçen hafta Galatasaray 74-Fenerbahçe 72 şeklinde sonuçlanan maçta çıkan olaylarla ilgili cezalar da belirlendi.

Suçu işleyen kulübün Galatasaray olmasının etkisinde kalarak ligden ihraç cezası veremeyen Basketbol Federasyonu açıkladığı kararla birlikte; olaylı geçen Galatasaray-Fenerbahçe maçını da Galatasaray'ın hükmen kaybettiğine karar vermiş oldu.

Verilen kararların Türk Basketbolu için hayırlı olmasını ve tüm sahtekarlara bir ders olmasını diliyorum.

Karar 1: 15.11.2009 tarihinde İstanbul’da oynanan GALATASARAY CAFE CROWN – FENERBAHÇE ÜLKER BEKO BASKETBOL LİGİ müsabakasının 2. periyodunun bitiminde Fenerbahçe Ülker tarafından, Galatasaray Cafe Crown sporcusu Cemal Nalga’nın cezalı olduğu halde oynatılması gerekçesi ile yapmış olduğu itiraz sebebiyle konu ile ilgili dosya Kurulumuza sevk edilmiş, Kurulumuzun 20.11.2009 tarih ve 12 sayılı kararı ile Galatasaray Cafe Crown Şube Sorumlusu Yiğit Şardan’a, Genel Menajeri Ali Türsan’a, Takım Menajeri Mert Uyguç’a, Teknik Danışmanı Koray Mincinozlu’ye, Antrenörü Okan Çevik’e, Yardımcı Antrenörü Cengiz Karadağ’a, Sporcuları Cemal Nalga’ya ve Tufan Ersöz’e idari tedbirli olarak müsabakalara katılmama cezası verilmiştir.

Karar 2: 15.11.2009 tarihinde İstanbul’da oynanan GALATASARAY CAFE CROWN - FENERBAHÇE ÜLKER BEKO BASKETBOL LİGİ müsabakasının normal süresinin bitimiyle birlikte Galatasaray Cafe Crown taraftarlarının sahaya yabancı maddeler (pet şişe, bozuk para, çakmak vb.) atmaları ve sahaya girerek rakip takım sporcularına fiili saldırıda bulunmaları ile bu esnada Fenerbahçe Ülker sporcusu Tarence Kinsey’in soyunma odasına giderken rakip takım seyircisine yönelik kaba davranışta bulunması, akabinde müsabakanın 30 dakika durdurulması ve anons yapılması nedenleriyle konu ile ilgili dosya Kurulumuza sevk edilmiştir.

20 Kasım 2009 Cuma

Fenerbahçe Ülser


Basketbol takımımız Efes ve Galatasaray maçlarının ardından kendi sahasında Karşıyaka'ya da yenilerek ligde üst üste 3'üncü yenilgisini aldı. Bugünlerde taraftar sitelerinde Tanjeviç'in istifası daha sık dillendiriliyor. Tanjeviç'in geliş tarzından dolayı ilk günden beri ona ısınamayanların yanında, takımdaki kötü gidişatı tersine çevirmek için bir koç değişikliğine ihtiyaç duyduğumuzu düşünenler çoğunlukta.

Takımın özellikle Karşıyaka maçındaki istatistikleri savunmada yaşanan zaafların altını çiziyor. Periyot başına 25 sayı yeniyorsa ve bu durum 3 periyotta tekrarlanıyorsa burada süreklilik arz eden bir savunma problemi vardır. Aynı oyuncuların istedikleri zaman rakibe pota göstermediğine, hatta aynı maç içerisinde 3'üncü periyotta rakibe sadece 6 sayı izni vermelerine de şahit olduğumuza göre durumu biraz da oyuncular açısından değerlendirmekte fayda var.

Tanjevic'in özellikle taraftarın tutumu nedeniyle takımın bir parçası değilmiş gibi görülmesi, hedef yıl gösterilen 2010 sezonuna kaybedilen şampiyonluğun da etkisiyle özgüven kaybıyla girilmesi ve şimdi de kadrodaki dengesizlik nedeniyle uzayan uyum sürecinin yenilgileri beraberinde getirmesinin hem takım içinde hem camiada bir umutsuzluk havası estirdiğini söylemekte bir sakınca yok. Bu havanın taraftarda oluşturduğu vurdumduymazlık maalesef boş tribünler nedeniyle takıma da sirayet etmiş durumda. Barcelona, Siena gibi Avrupa'nın en iddialı takımlarına karşı bile 1000 taraftarı arkasına alamayan oyuncuların camiadan bir elektrik almaları güç, böyle bir havada hangi hedefe ne kadar odaklanabilirler? Tribünde onu ateşleyecek veya ciddiyetsiz tavrını protesto edecek bir kitle olmayınca, kimseden destek görmeyen belki de yakın zamanda istifa edecek bir koçun tek başına oyuncular üzerinde nasıl bir etkisi olabilir ki?

Bu noktada alınacak kararların bu başıboşluğu bertaraf etmeye yönelik olmasına dikkat etmek gerekiyor.

Ortada iki seçenek var. Herşeyin kontrol altında olduğunu iddia etmek gibi Tanjeviç'in gidişini herşeyin ilacı olarak görmek de fazla iyimser bir yaklaşım olur. Yeni koçla başlayacak bir dönem, yeni transferler, giden oyuncular, ilk günden itibaren daha iyiye giden bazı özelliklerin yanında belki de bugün aklımıza bile gelmeyen yepyeni sorunların çıkışı ve eski koçtan kaynaklanmadığı anlaşılan bazı sorunların devamını getirir. Bunlar her teknik adam değişikliğinin beraberinde getirdiği sancılardır. Üstelik bu değişiklik sezon ortasında yapılıyorsa risk daha da büyüktür. Diğer taraftan herşeyin kontrol altında olmadığı da gün gibi ortada. Olduğu gibi bırakılırsa da belki de gerçekten her geçen gün kötüye giden, sadece derbilerde ve seyircili deplasmanlarda kendisini maça verebilen ama bir istikrar yakalayamayan bir takım halini de alabiliriz.

Dikkat edilmesi gereken takımın ve camianın nasıl bir araya getirileceğidir. Bir şekilde takımdaki sahiplenme ve güven duygusunu arttırmak gerekiyor. Bunun için de basketbolcularımızın etki ve yetki sahibi unsurlar olan teknik heyet, yönetim ve taraftardan, formasını giydikleri kulübün ciddiyeti hakkında işaretler almaları gerekiyor. Bu da taraftarın tribünleri doldurması, yönetimin basketbol şubesine "el atması" belki de basketbol şubesinin güven veren bir yapılanmaya gitmesini gerektirmektedir. Bugünkü tablo "Tanjeviç Gidici" düşüncesini takıma ve taraftara aşılıyor. Sezon sonu sözleşmesi bittiği için de taraftardan sonra takımda da vurdumduymazlık baş gösteriyor. Sadece Fenerbahçe için çalışması şartıyla Tanjeviç'in sözleşmesini uzatmak bile bu noktada yapılabilecek olumlu bir hamle olabilir. Bunu Tanjeviç'in kovulması için Fenerbahçe'nin kaybetmesini isteyen, en azından sezon sonunda gidişine kendisini hazırlayanlara anlatmak zor olabilir ama şube içerisinde belli bir plan ve program ortaya koyan bir güven ortamı oluşturulabilirse taraftar da takım da hizaya gelir. Bunun nasıl sağlanacağını kestirmek zor ancak Fenerbahçe yönetimi bu zor kararları almak için orada bulunuyor.

13 Kasım 2009 Cuma

Toprağın bol olsun Enke...

Robert Enke
2010 Dünya Kupası için Alman Milli Takımının as kalecisi olarak düşünülen eski futbolcumuz Robert Enke'nin intihar haberi bütün dünyada futbol gündemine damgasını vurdu.

2003 yılında Barcelona'dan Fenerbahçemize transferinin ardından ilk maçında Fenerbahçe tribünlerinin sabırsız yüzüyle karşılaşan Enke, şimdi daha iyi anladığımız o duygusal kimliğine o zaman da mağlup olarak kendisiyle dalga geçilmesine dayanamamış ve İspanya'nın yolunu tutmuştu. İspanya ve ardından da Almanya'da büyük bir çıkış yakalayan ve Kicker dergisi tarafından 2004 yılında Alman Ligindeki en iyi kaleci seçilen Enke'nin yaşadığı bunalımın ardından hayatına son vermesi aklıma Fenerbahçemizdeki tek maçında yaşadıklarını getirdi. Ne yazık ki o zaman da Fenerbahçe tribünleri çok acımasızdı...

32 yaşındaki Enke de, 10 Kasım 2009 günü hayatına son verirken kendisine karşı çok acımasızdı. Eylül 2006'da 2 yaşındaki kızını kaybeden ve ardından yaşadığı bunalıma yenik düşen Enke, kendisini bir trenin önüne atarak hayatına son vererek bütün futbol camiasını şoka soktu.

Enke bu hareketiyle bizlere futbolcuların da duyguları olan insanlar olduklarını acı bir şekilde bir defa daha hatırlattı. Toprağın bol olsun Enke...

12 Kasım 2009 Perşembe

Yine mi?

Bogdan Tanjevic
Bugün ufak detaylarla kaybettiğimizi düşünüyorum. Örneğin iki üç bin taraftar olsaydı zor zamanlarımızda bize destek verebilirlerdi. Enteresan bir şekilde böyle önemli bir rakibe karşı oynayacağımız maç fazla ilgi görmedi. Böyle kaliteli bir basketbolu izleyemeyenler için yazık oldu.

Bogdan Tanjevic


Avrupa'daki 3'üncü iç saha maçımızda da 1000 taraftar toplayamadık.

Evet, suçlu yine Tanjeviç...

8 Kasım 2009 Pazar

Az Kaldı...

Gereği düşünüldü,

Fenerbahçe Basketbol Takımı Çalıştırıcısı Bogdan Tanjeviç'in Milli Takım'ın başındayken Fenerbahçe yönetiminin teklifini kabul etmek, Aydın Örs'ten sonra göreve gelmek, şampiyonluk serisini devam ettiremeyip televizyon başındaki Fenerbahçelileri utandırmak, Efes Pilsen'e üst üste 6 kez kaybederek bizleri bir avuç Efesli'nin diline düşürmek, Fenerbahçe taraftarının büyük özveriyle oluşturduğu rakipleri ürperten bomboş salon atmosferine rağmen iki yıllık görev süresinde final 4 yapamamak, aksine rotasyon yapmak, Mrsic, Giricek, Kinsey, Solomon, Ömer beşlisini aynı anda sahaya sürmemek ve oyuncularına bağırmak suçlarından istifa etmesine karar verilmiştir.

En büyük görevi şampiyonluklardan sonra Bağdat caddesinde turlamak olan Büyük Fenerbahçe'nin ekranları başındaki milyonlarca Büyük Taraftarı gururla duyurur.

Tanjeviç gitsin, bu sefer söz geliyoruz...
Blog Widget by LinkWithin