20 Kasım 2009 Cuma

Fenerbahçe Ülser


Basketbol takımımız Efes ve Galatasaray maçlarının ardından kendi sahasında Karşıyaka'ya da yenilerek ligde üst üste 3'üncü yenilgisini aldı. Bugünlerde taraftar sitelerinde Tanjeviç'in istifası daha sık dillendiriliyor. Tanjeviç'in geliş tarzından dolayı ilk günden beri ona ısınamayanların yanında, takımdaki kötü gidişatı tersine çevirmek için bir koç değişikliğine ihtiyaç duyduğumuzu düşünenler çoğunlukta.

Takımın özellikle Karşıyaka maçındaki istatistikleri savunmada yaşanan zaafların altını çiziyor. Periyot başına 25 sayı yeniyorsa ve bu durum 3 periyotta tekrarlanıyorsa burada süreklilik arz eden bir savunma problemi vardır. Aynı oyuncuların istedikleri zaman rakibe pota göstermediğine, hatta aynı maç içerisinde 3'üncü periyotta rakibe sadece 6 sayı izni vermelerine de şahit olduğumuza göre durumu biraz da oyuncular açısından değerlendirmekte fayda var.

Tanjevic'in özellikle taraftarın tutumu nedeniyle takımın bir parçası değilmiş gibi görülmesi, hedef yıl gösterilen 2010 sezonuna kaybedilen şampiyonluğun da etkisiyle özgüven kaybıyla girilmesi ve şimdi de kadrodaki dengesizlik nedeniyle uzayan uyum sürecinin yenilgileri beraberinde getirmesinin hem takım içinde hem camiada bir umutsuzluk havası estirdiğini söylemekte bir sakınca yok. Bu havanın taraftarda oluşturduğu vurdumduymazlık maalesef boş tribünler nedeniyle takıma da sirayet etmiş durumda. Barcelona, Siena gibi Avrupa'nın en iddialı takımlarına karşı bile 1000 taraftarı arkasına alamayan oyuncuların camiadan bir elektrik almaları güç, böyle bir havada hangi hedefe ne kadar odaklanabilirler? Tribünde onu ateşleyecek veya ciddiyetsiz tavrını protesto edecek bir kitle olmayınca, kimseden destek görmeyen belki de yakın zamanda istifa edecek bir koçun tek başına oyuncular üzerinde nasıl bir etkisi olabilir ki?

Bu noktada alınacak kararların bu başıboşluğu bertaraf etmeye yönelik olmasına dikkat etmek gerekiyor.

Ortada iki seçenek var. Herşeyin kontrol altında olduğunu iddia etmek gibi Tanjeviç'in gidişini herşeyin ilacı olarak görmek de fazla iyimser bir yaklaşım olur. Yeni koçla başlayacak bir dönem, yeni transferler, giden oyuncular, ilk günden itibaren daha iyiye giden bazı özelliklerin yanında belki de bugün aklımıza bile gelmeyen yepyeni sorunların çıkışı ve eski koçtan kaynaklanmadığı anlaşılan bazı sorunların devamını getirir. Bunlar her teknik adam değişikliğinin beraberinde getirdiği sancılardır. Üstelik bu değişiklik sezon ortasında yapılıyorsa risk daha da büyüktür. Diğer taraftan herşeyin kontrol altında olmadığı da gün gibi ortada. Olduğu gibi bırakılırsa da belki de gerçekten her geçen gün kötüye giden, sadece derbilerde ve seyircili deplasmanlarda kendisini maça verebilen ama bir istikrar yakalayamayan bir takım halini de alabiliriz.

Dikkat edilmesi gereken takımın ve camianın nasıl bir araya getirileceğidir. Bir şekilde takımdaki sahiplenme ve güven duygusunu arttırmak gerekiyor. Bunun için de basketbolcularımızın etki ve yetki sahibi unsurlar olan teknik heyet, yönetim ve taraftardan, formasını giydikleri kulübün ciddiyeti hakkında işaretler almaları gerekiyor. Bu da taraftarın tribünleri doldurması, yönetimin basketbol şubesine "el atması" belki de basketbol şubesinin güven veren bir yapılanmaya gitmesini gerektirmektedir. Bugünkü tablo "Tanjeviç Gidici" düşüncesini takıma ve taraftara aşılıyor. Sezon sonu sözleşmesi bittiği için de taraftardan sonra takımda da vurdumduymazlık baş gösteriyor. Sadece Fenerbahçe için çalışması şartıyla Tanjeviç'in sözleşmesini uzatmak bile bu noktada yapılabilecek olumlu bir hamle olabilir. Bunu Tanjeviç'in kovulması için Fenerbahçe'nin kaybetmesini isteyen, en azından sezon sonunda gidişine kendisini hazırlayanlara anlatmak zor olabilir ama şube içerisinde belli bir plan ve program ortaya koyan bir güven ortamı oluşturulabilirse taraftar da takım da hizaya gelir. Bunun nasıl sağlanacağını kestirmek zor ancak Fenerbahçe yönetimi bu zor kararları almak için orada bulunuyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Blog Widget by LinkWithin