17 Ekim 2011 Pazartesi

Fenerbahçe Ülker 2011-12


Basketbol Avrupa Ligi'nde sezonu açmaya günler kala yara sarmaya devam ediyoruz. Mirsad Türkcan, Marko Tomas ve Engin Atsür'ün sakatlıkları sezon başı kadroda yaşanan formsuzluklarla birleşince ciddi anlamda baş ağrıtıyor. Geçen sezon sonu kadrosundan Kinsey, May, Lavrinovic ve Saras yerlerini Bogdanovic, Gist, sakatlıktan dönen Vidmar ve Jerrells'e bıraktı.

Bogdanovic skorer kimliğiyle ön plana çıkan bir oyuncu. Fiziksel özellikleri de oldukça iyi ancak savunmada neler verebileceğini görmek için biraz daha zamana ihtiyaç var. Bu sürede Ömer Onan'ın üzerindeki yükü hafifletmek Bojan'ın başlıca görevi olacak. Onun savunmasından feyzalabilirse efsanevi bir oyuncu olabilir.

Yıllardır eksikliği hissedilen hareketli 4 numara için James Gist yerinde bir hamle gibi gözüküyor. McRae'yi anımsatan atletizminin yanında dış şutları da rakipler için eşleşme problemi yaratacaktır. Yeni transferler arasında şimdiye kadar en çok süre alan ve en hazır görünen o oldu. Mirsad sahalara dönene kadar da böyle devam etmesi normal.

Curtis Jerrells, farklı kazandığımız Trabzonspor maçının ardından takım arkadaşlarını tanımak için zamana ihtiyacı olduğunu söyledi. Transferdeki planlama takımın baş oyun kurucusunun Roko Ukic olacağını gösteriyor. Oyunun savunma yönünü tamamen bırakmış Saras'ın ardından Jerrells'in bu konuda sınıf atlatacağını muhakkak ancak hücumda organizasyon anlamında neler verebileceğini görmek için ihtiyaç duyduğu zamanı vermemiz gerekiyor. Bu süreçte Hakan Demirel ve Erbil Eroğlu kendisini desteklemeye çalışacak. Engin Atsür'ün tam anlamıyla sahneye çıkması için sanırım hala birkaç aya ihtiyaç var.

Pota altında Kaya, Oğuz ve Vidmar sezon başı itibarıyla beklentilerin uzağındalar. Özellikle Oğuz'un form tutması hücumda çeşitlilik ve kolay sayı bulmamız için şart. Zira takımın oyun planı geçen sezona göre ciddi anlamda dışa kaymış durumda. Bunda da gerek Vidmar ve Gist'in, Lavrinovic ve May'e kıyasla o bölgede rol alacak seviyeye gelememeleri, gerek Kaya ve Vidmar'ın kısıtlı hücum etkinlikleri ve gerekse de Oğuz'un formsuzluğunun payı var. Etkisizleşen pota altı hücumları nedeniyle dış oyuncuların üzerine yoğunlaşacak rakip savunmalar hücumlarımızı felç edebilir. Bu nedenle dış atıcılar ne kadar iyi olursa olsun pota altını canlı tutmamız gerekiyor.

2 ve 3 numaralarda Ömer ve Emir takımın en hazır isimleri. Tomas'ın sakatlığı acil bir transfer ihtiyacı doğurdu. Oklahoma City Thunder'ın savunma canavarı Thebo Sefolosha o bölgeye lokavt süresince ilaç olmaya çalışacak. Kendisini Fenerbahçe formasıyla ilk kez çarşamba günü Caja Laboral karşısında izleme fırsatı bulacağız. İdeal olan Bojan'ın savunmada Kinsey'i, Sefo'nun da hücumda Tomas'ı aratmaması. Bakalım ideale ne kadar yaklaşabileceğiz.

Geçen sezon rüya gibi başlayıp hayal kırıklığıyla kapatmıştık. Bu sezon Avrupa Ligi'nin kapanışı İstanbul'da olacak. Kaybedilen Cumhurbaşkanlığı kupası nedeniyle sezonu hayal kırıklığı içerisinde açtık, inşallah bu sefer kapanışı rüya gibi yaparız...

Fotoğraf: Fenerbahce.org

Samimiyet...


Hüseyin Göçek'in samimi ve içten gülümsemesi, televizyonlardan takip ettiği ünlü futbolcuyu yakından gören küçük çocuğun heyecanını yansıtıyor adeta.

Galatasaray aleyhine çalınan düdüklerin bir daha çalınamayacak şekilde susturulduğu bir ortamda, bu kare kötü bir hakemin halen nasıl bu seviyede tutunabildiğini de gösteriyor, görebilen gözlere...

3 Ekim 2011 Pazartesi

TARAF ne taraf?

Fenerbahçe'nin İstanbul Büyükşehir Belediyespor'u 4-2 mağlup ettiği karşılaşmanın ardından böyle bir manşet atan gazete parçası Türkiye'de gazete adı altında yayın yapıyorsa yazıklar olsun bu ülkeye!

Yazıklar olsun böyle ifade özgürlüğüne! En fanatik bir Galatasaray'lının bile, en fanatik bir Beşiktaş'lının bile aklına hayaline gelmeyecek bir manşet: "KİRLİ SEZONUN MAÇLARI BUNLAR... Belediye'den hizmete devam 4-2".

Bu gazete parçasını bu manşetle yayınlamaya cüret edenlerin sanmayın ki bu sayfadaki pislikleri bu kadar. Alex'in resminin yanındaki küçük resmin haberi de çok ilginç: "Küfür çoluk çocuk dinlemedi."

Sporda şiddetin sebebisiniz!

Allah'ınızdan bulun!

23 Ağustos 2011 Salı

Play-OFF

Playoff sistemi diye birşey attı ortaya futbol federasyonu. Aslında temelinde Fenerbahçe'nin bu sezon ikili averajla elde ettiği şampiyonluğun bünyelerde açtığı derin yara var. Bu sistemin ligin heyecanını arttıracağı öngörüsü hiçbir sağlam temele oturmuyor. Mevcut sistemde ligin son haftaları zaten gayet heyecanlı geçiyor, ligdeki takımların yarısından fazlası son haftalara iddialı giriyor. Olası bir playoff formatında normal sezon maçlarının değeri düşeceği gibi iddiasız takım sayısı da ciddi anlamda artış gösterecektir. Ayrıca playoff'ta tercih edilen bir takımla eşleşmek için, basketbolda bu sezon tertemiz sayfa açmış takımlarımızdan birinin yaptığı gibi, bilerek kaybedilen maçlara da şahit olabiliriz. Çıkış noktasına bakacak olursak bu sistemin ömrü de Fenerbahçe'nin normal sezonu liderin 20 puan gerisinde 4'üncü bitirip playofflarda şampiyon olacağı yıla kadardır.

Birileri de çıkıp yeni sistem arayışının Fenerbahçe'yi kurtarma planı olduğundan bahsediyor. Sözde Fenerbahçe'ye eksi 30 puan ceza verince playout sistemi sayesinde Fenerbahçe küme düşmekten kurtulacakmış. Biz buna Fenerbahçe'yi kurtarma değil, kullanma planı diyoruz. Fenerbahçe ligin etkisiz bir parçası olsun, onun gelir payından başkaları nemalansın. Varsayımlar da harika; henüz iddianamesi mahkemeye sunulmamış bir davada Fenerbahçe'nin suçluluğu kesin, cezası da küme düşmek olacak, -30 puandan başlamak şartıyla lütfen kümede tutulacak, sonra da buna Federasyonun Fenerbahçe'yi kurtarma planı diyeceğiz. Fenerbahçe'yi kurtarma derdi olan federasyon delil olmadan Fenerbahçe'ye neden ceza versin? Sahi Fenerli başkanın 'Fenerasyon'u değil miydi bu? "Bunlar zaten Fenerli, Fenerbahçe'ye ceza falan veremezler" demek yerine, neden fantezi yapıyorsunuz? Yoksa Aydınlar sizin adamınız mı? Hani Fenerbahçe'nin adayı da değildi ya? Devam edelim mi? Neden kendinize eziyet ediyorsunuz?

22 Ağustos 2011 Pazartesi

Denizin Bittiği Yerde Yayın Yasağı

Fenerbahçe Spor Kulübü'nün 5 Temmuz'da şike soruşturması için yayın yasağı talebiyle mahkemeye yaptığı başvuru reddedilmişti. O gün reddedilen yayın yasağının 47 gün sonra mahkeme tarafından yürürlüğe konmasının gerekçesi ne olabilir? Aradan geçen sürede ne değişti de tamamen zıt bir karar verildi?

Geride kalan süreçte avukatların ulaşamadığı, sanıkların bihaber olduğu yüzlerce sayfalık dökümanlarla sanıklar aleyhine çok ciddi bir kamuoyu oluşturuldu. Bugün ise ihlal edilecek gizlilik, itibarı yerle bir edilmeyen sanık kalmadığını söylersek yanılmayız sanıyorum. Bu saatten sonra alınacak yayın yasağının ne anlama geleceğini de tahmin etmek aslında zor değil. Emniyet veya savcılığın elinde sızanlardan daha güçlü, davanın seyrini değiştirecek bir döküman olduğuna inanmıyorum. Karalama kampanyası bundan sonra güç kaybetmeye mahkum. O halde yayın yasağının asıl hedefi sanık haklarını korumaktan ziyade medya yargılamasında savunmanın ipleri eline alıp kamuoyu oluşturmasını engellemeyi amaçlamaktadır.

HSYK'nın müfettiş görevlendirmelerinden hemen sonra soruşturmadaki gizliliğin sanık avukatları için kalkması da kafalarda benzer soru işaretlerini bırakmıştı. Bu son kararın öncesinde de Aziz Yıldırım'ın avukatları aracılığıyla savcıyı Cumhurbaşkanına şikayet etmesi, savcının müdahil olma gereği duyup cevap vermesi, cevabının da Yıldırım'ın avukatları tarafından hızlı bir şekilde tekzip edilip savcının adeta yalancılıkla itham edilmesinin bu kararda etkisi olabilir. Terse esmeye başlayan rüzgara ayar verme çabası ne kadar başarılı olacak göreceğiz.

1 Ağustos 2011 Pazartesi

Hoşgelsin


Fenerbahçeliler'in en çok şikayet ettiği hususlardan birisidir, iniş çıkışları bu kadar keskin olan bir başka kulüp yoktur. Rüya gibi geçen Haziran ayı Temmuz ayında yaşadıklarımızla kabusun da ötesinde bir hal aldı. Ancak bu inişin de bir çıkışı olacaktır. Mübarek Ramazan ayının Fenerbahçe üzerine oynanan oyunların bozulacağı, Fenerbahçeliler'i sevindirecek yeni gelişmelerin yaşanacağı ve yaşadığımız sert düşüşün daha güçlü bir şekilde tersine döndüğü bir süreci beraberinde getirmesi dileğiyle, hayırlı Ramazanlar...

30 Temmuz 2011 Cumartesi

Manevi İşkence


Sadece ten renginden dolayı şov programlarında "tekneyle gelen arkadaşlardan biri" olarak dalgaya alınan, fotomontaj olduğu kesinleşen belgelere dayanarak yaşını küçülttüğü iddialarına maruz kalan, Fatih Terim kadar ingilizce konuşamayan birisi aracılığıyla Telegol gibi art niyetli bir programda insanları sakat olduğuna ve şike yapmadığına inandırmak zorunda bırakılan, şike soruşturması kapsamında gözaltına alındıktan sonra Fenerbahçe'den aldığı şike parasıyla görüntüleri olduğu iddia edildiği halde yeterli delil bulunamadığı için serbest bırakılan, akabinde yabancılar şubesinde oturma izni konusundaki sözde pürüzlerden dolayı bir gece daha tutulan Nijeryalı Emmanuel Chinenye Emenike Fenerbahçe'den kendi isteğiyle ayrıldı.

Nijeryalı son dönemde yaşadıklarını "Manevi İşkence" olarak özetlerken bu sözleri BBC, AP gibi dünyanın önde gelen basın organlarından yayınlandı. Sporda temizlenme ve güçlülerin hukuku yerine hukukun üstünlüğünün hakim olmaya başladığı bir süreç olarak aktarılmaya çalışılan şike ve teşvik soruşturmasının Türkiye'nin tanıtımının üzerine diktiği son tüy Emenike'yi kaçırmak olmuştur. Emeği geçenlere biz teşekkür edelim, tarih onları ayrıca yad edecektir.

Bu olayın Fenerbahçe'ye bakan yönünde ise haksızlıklara karşı baş gösteren sabırlı ama henüz asgari düzeyde tepki içeren bir bekleyiş var. Fenerbahçe camiası yıllardır birden fazla takıma karşı mücadele etmekten dert yanıyor. Şimdi buna maalesef kurumlar da ekleniyor. İşin kötüsü bu durum mücadeleyi saha dışına çıkartmayı bir zorunluluk haline getiriyor. Sene içinde bayan basketbol takımı Türkiye'nin önde gelen tıp fakültelerinden birisi yüzünden dünyanın en iyi basketbolcularını ve belki de Türkiye'ye getirebileceği bir Avrupa Şampiyonluğu'nu kaybetti. Bu kurum Türkiye içerisinde hiçbir yaptırımla karşılaşmadı. Şimdi ise bazı özel yetkili savcı ve emniyet mensupları bir temizlik operasyonundan ziyade bir karalama kampanyasının başrolünde kendilerine yer buluyorlar. Fenerbahçe taraftarlarının "Yeni başlıyoruz", "Fragman" gibi sözlerine yeterince ciddi yaklaşılmadığını üzülerek görüyoruz. Fenerbahçe camiasının damarına basmayın, hiçbirimiz sabır taşı değiliz.

26 Temmuz 2011 Salı

Faik Işık - Hukuk 101 / Telegol ve Kapanis

Gozaltilar basladiktan sonra 2 hafta boyunca tek tarafli yayinlarla Fenerbahce aleyhine olusturulan kamuoyu Aziz Yildirim'in avukati Faik Isik'in 1 haftalik yogunlastirilmis hukuk dersleriyle biraz olsun sendeledi. Halen kendi oynayip kendi calmayi tercih edenler olsa da, savunma cephesi olarak ciktigi programlarda Av. Faik Isik'in verdigi ayarlar sonuc vermeye basladi. Bos kaleye gol atmaya alismis kesim, karsisinda savunma gorunce afalladigini gizleyemedigi gibi, Faik Isik'i da "devletin savcisi ve emniyeti suclaniyor" diye sikayet etmekten geri durmadi.

Faik Isik camianin moralini arttirmanin yaninda, lehimize olumlu gelismelere vesile olsa da gerek uslubu gerekse de kullandigi yontem nedeniyle camia icinden elestirilere maruz kaldi. Elestiri olmasi guzel ancak taraftarlarin 2 hafta boyunca 'Camianin Onde Gelenleri'ni yakistirdigi bu saflarda gorememis olmasi eski Besiktasli yeni Fenerbahceli Faik Isik'in degerini arttiriyor.

Kendisine yoneltilen iki temel elestiriye de deginmeden gecmeyelim. Oncelikle Vefa Kucuk'un kulube bedavadan uye yapilan, bedava bilet talepleri geri cevrilmeyen ust duzey burokratlarin uzerinden kulube zarar verildigine yonelik tepkisini asiri buldugumu soylemeliyim. Faik Isik'in ilk gunden beri amaci usuldeki ciddi arizalari on plana cikartip sorusturmanin mesru zemine cekilmesini saglamak. Uyguladigi yontem ise degil hukuki etik acidan bile tartismali konularin masaya koyulmasina ayni yontemle karsilik veriyor. Soyle ki, Fenerbahce Spor Kulubu'nun Sivasspor ile mac oncesinde yemek yemesi, Sivasspor'dan yonetim araciligiyla biletlerin temin edilmesi, Aziz Yildirim'in Bulent Uygun'un odasina girip sakalasmasi gibi tamamen etik tartisma hususu olan konularin sikenin delili diye masaya konduguna sahit oluyoruz. Ust duzey burokratlarin ayni sekilde etik bir tartisma konusu olan bedava bilet ve uyelik hususlarinin "o zaman siz de mi bu cetenin bir parcasi oluyorsunuz" diyerek gundeme getirilmesi bu insanlarin ve Fenerbahce'nin manevi sahsiyetlerini zedelemekten ziyade bir empati cagrisidir. Eger her etik tartisma sizi bir cetenin parcasi haline getirecekse hicbiriniz pacayi kurtaramazsiniz, hatirlatilan bu.

Bir diger elestiri konusu ise Faik Isik'in neden delil diye ortaya konan dokumanlara tek tek cevap vermedigidir. Bunun da sorusturmanin uslubunun bir sonucu oldugu kabul edilmelidir. Zira Faik Isik kendilerine okunan tapelere verilen cevaplari zaten basinla paylasti. Bunun disinda kendisine medya uzerinden sorulan ve daha once gorulmemis kayitlarla ilgili Faik Isik'in Aziz Yildirim ile konusmadan cevap vermesi dusunulemez. Hepsinin otesinde Yildirim ve avukatindan gizlenen belgelerin kamuoyu onunde yuzlerine okunup ifadelerinin alinmasi takdir edilmeli ki, tam anlamiyla medya yargilamasi oluyor. Bundan rahatsizlik duymayanlar, ne olursa olsun cevaplari merak edenler suphesiz olacaktir ancak tahmin ediyorum hic kimse hakli dahi olsa milyonlarin onunde sorgulanmak istemez. Bu iddialara cevap vermeye baslanirsa da sonunu getirmeniz mumkun degildir. Bunu da gectim, gizlilik karari olan bir sorusturmada gosterilen bu tutum da bir usul katliamidir.

Ozetle, Faik Isik'a camia icinden gosterilen bu tepkiler ya yanlis anlasilma ya da meraktan kaynaklanmaktadir. Dokumanlardaki bazi iddialarla orgut mensubu haline sokulan insanlara yapildigi gibi benzer bir zihniyetle yargi ve emniyet mensuplarini da bu cetenin bir parcasi haline sokabiliriz demek isteniyor. Tipki haftalarca surmus telefon gorusmelerinden kesip bicerek suc unsuru cikarilabilecegi gibi. Diger taraftan hepimiz aklanmalarini bekledigimiz yoneticiler ile ilgili sorulara bir an once cevaplarin verilmesini istiyoruz ancak bunun buyuk olcude tarafli olduguna kanaat getirdigimiz medya uzerinden saglikli bir sekilde yapilamayacagini unutuyoruz.

Izlemeyenler icin Av. Faik Isik'in bu hafta ciktigi 5 canli yayinin goruntulerini onceki yazilarda bulabilirsiniz. En son goruntu olarak da Telegol gelsin...

24.07.2011 - Kanalturk - Telegol

7 Temmuz 2011 Perşembe

Fenerbahçe Bir Pisliğe Bulaştıysa, Bulaştığı o Pislik Sizsiniz!

Şekip Mosturoğlu'nun, İlhan Ekşioğlu'nun ve Cemil Turan'ın bu ülkenin en kirli spor yöneticileri olduğuna beni kimse inandıramaz. Geçmişi şike ve şaibeyle dolu yüzlerce insan dışarıda dolaşırken, bu isimlerin içeriye atılmasının adalet adına yapıldığına da beni kimse inandıramaz. Türk sporuna en büyük katkıyı yapmış, Fenerbahçe'yi tek başına olimpiyat düzenleyecek bir kulüp haline getirmiş bir başkanın tutuklanmanın eşiğine getirilmesini de bana hiç kimse "adalet"le açıklamaya çalışmasın.

Aziz Yıldırım başkanlığında; 2001'de Gençlerbirliği'ne, 2005'de Galatasaray'a, 2006'da Beşiktaş'a, 2009'da yine Beşiktaş'a ve 2010'da da Trabzonspor'a olmak üzere 5 defa Türkiye Kupası finali kaybeden; bunlardan daha acısı 2006'da Denizli'de ve 2010'da da Saracoğlu'nda Türkiye Ligi tarihinde başka bir örneği olmayan şekilde, lider girdiği son haftada şampiyonlukları elinden alınan Fenerbahçe'nin bu ülkenin en kirli takımı olduğuna da beni kimse inandıramaz.

"7 defa bir ucundan tuttuğu kupayı şike yapa yapa kaybetmiş bir kulüptür Fenerbahçe" denmesinin bizleri yaralamamasını mı bekliyorsunuz? Hayatları şike ve şaibe ile özdeşleşmiş yüzlerce ismin, Şekip Mosturoğlu'nun, İlhan Ekşioğlu'nun ve Cemil Turan'ın tutuklandığı bir günde dışarıdan ellerini ovuşturarak olayları seyrediyor olmalarının tek bir sebebi var: Türkiye'nin tek spor kulübü olan Fenerbahçe'nin Başkanının da artık tutuklanacağının, kulübün ikinci lige düşürüleceğinin işaretlerini almış olmalarıdır bu sebep.

Bu soruşturmayı aylardır yürütmekte olduğunu söyleyip, Türkiye Futbol Federasyonu'nun lig bittiğinde şampiyonluğu tescil etmesine ve 25 milyon Fenerbahçe taraftarının hayali bir sevinç yaşamasına müdahil olmayan; "biraz bekleyin, lig hakkında bir takım iddiaları araştırıyoruz" demekten kaçınanlar, Fenerbahçe'nin 25 milyon taraftarıyla dalga geçmiştir. Gün olur devran döner, bu camia kendisiyle dalga geçenlerle dalga geçmesini de bilir!

"5'te 5" yaparak sadece Türk Spor tarihine değil, Dünya Spor Tarihine de geçen, Türkiye'nin en büyük spor kulübü değil, Türkiye'nin tek spor kulübü olan Fenerbahçe bir şekilde bu soruşturmaya bulaştırılmıştır.

Temizliğe muhtaç Türk futbolundaki temizliğin, Sporda Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesine Dair Kanun'un çıkması için en çok çaba gösteren kulüpten ve onun başkanından başlamış olması ne kadar acı.

Son olarak; geçmişteki duruşlarına ve karakterlerine bakarak haklarındaki iddialara asla inanmadığım Fenerbahçemizin yöneticilerini hangi psikoloji bu çirkin işleri gerçekleştiren çetelerle irtibat halinde olmaya itmiş olabilir diye de düşünmüyor değilim.

Birincisi; özellikle Denizli'de son hafta elimizden alınan şampiyonluk olmak üzere on yıllarca şike ve şaibeyle elde edilen başarıların üzerine bu ülkede hiçbir zaman gidilmemiş olması ve bunun oluşturduğu "herkes şike yapıyor, şikeye şikeyle karşılık vermedikçe şampiyonluklarımız çalınıyor" inancı,

ikincisi de; geçen sene ligin son haftasında kaybedilen şampiyonluğun ardından tribünleri yakan taraftarın, son haftalarda yaşanacak bir kaybın ardından bu defa sadece stadı değil bütün kulübü yakacak bir psikolojide "şampiyonluk hastası" olması!

Bu iki gerekçe bile, Fenerbahçemin anılan kirli işlere bulaşmasına sebep olamaz. Ve ortalıkta delil diye haber yapılanların hiçbiri beni Fenerbahçe'nin kirli olduğuna inandıramaz.

Şu anda sadece tutuklama kararının ardındaki gerekçeleri merak ediyorum...

Her ne olursa olsun, Fenerbahçe'li kardeşlerim hiç merak etmesin...

Fenerbahçemizi her türlü şaibenin içinde göstermeye çalışan karanlık insanların daha altı ay önce Bayan Basketbol Takımımıza neler yaşattıklarını asla unutmayın.

Fenerbahçe çok büyük yara almış olabilir.

Ama asla teslim alınamaz!

4 Temmuz 2011 Pazartesi

Adalet Aranıyor...

Bu soruşturmaların bir gün, bir yerden başlaması gerekiyordu. Aslında bunu en çok da Fenerbahçeliler istiyordu. Sporda şiddet yasası çıksın, savcılar iddiaları araştırsın ve çürük elmalar ciddi yaptırımlarla temizlensin. Zira en belirgin örnekler olan 2006'da Galatasaray ve 2010'da Bursaspor'un şampiyonluğu için alenen ittifak yapan kulüpler hakkında hiç kimse adım dahi atmamıştı. Sporda Şiddet Yasası Nisan ayında yürürlüğe girdikten sonra en geniş çaplı soruşturma maalesef alışıldığı üzere Fenerbahçe'nin üzerinden başlatıldı.

Türk futbol tarihinde son haftaya lider girip tartışmalı maçlar neticesinde şampiyonluklar kaybeden bir kulübün taraftarı için şike ve teşvik iddiasıyla sorgu masasına çağrılan ilk kulüp olmanın kabul edilebilir bir tarafı yok. Ancak yargı zerre kadar adil ise, bu soruşturma sadece Fenerbahçe aleyhine ortaya atılan iddiaların bir derlemesi olmakla kalmaz. Sporda Şiddet Yasası geçmişe dönük işletilebiliyor mu bilmiyorum ama en azından gelecekte Fenerbahçe'ye karşı ittifak girişimleri de bu soruşturmalara takılacaksa benim içim rahat. Yeter ki, bugün Fenerbahçe camiasını karalamak pahasına cesur adımlar atanların istihbaratı, iddialar Fenerbahçe lehine olunca seçici geçirgen yapıya bürünmesin.

2 Temmuz 2011 Cumartesi

Basketbolcularımızdan Srebrenitsa Anısına Destek


Genç Boşnaklar Derneği Srebrenitsa Katliamının 16'ncı yıldönümünde ses getirecek bir projeye imza atmaya hazırlanıyor. Dernek, resmi rakamlara göre Srebrenitsa Katliamı'nda katledilen 8372 Boşnak'ın anısına 8372 çift ayakkabı topluyor. Ayakkabılar 9-10 Temmuz tarihlerinde Taksim Gezi Parkı'nda katliama göz yuman Birleşmiş Milletler'in İngilizce baş harfleri olan "UN" şeklinde sergilenecek. İlki geçen sene Berlin'de yapılan bu etkinlik uluslararası kamuoyuna Avrupa'nın ortasında gerçekleşen bu soykırımdaki sorumluluklarını hatırlatmayı amaçlıyor.

Projeye katılanların başında da Fenerbahçe Ülker basketbol takımı oyuncuları geliyor. Derneğin internet sitesinde basketbolcularımızdan Sarunas Jasikevicius, Erbil Eroğlu, Emir Preldzic, Marko Tomas, Oğuz Savaş, Tarence Kinsey, Kaya Peker, Sean May ve Berkay Candan'ın kampanya için bağışladıkları ayakkabılarla çektirdikleri fotoğraflara yer verilmiş.

Projeyle ilgili detaylı bilgiye www.8372.org adresinden ulaşabilirsiniz.

29 Haziran 2011 Çarşamba

TFF Acıbadem

"Türkiye Futbol Federasyonu başkanlığına aday olan Mehmet Ali Aydınlar, yönetim kurulu aday listesinde yer alacak isimleri tanıttı." diye başlayan haberlerde gözüme çarpan yönetim kurulu adaylarından ziyade bu adayların, önünde Acıbadem yazan bir kürsünün arkasında toplanmış olmaları oldu.

Fenerbahçe Bayan Voleybol Takımı'na verdiği destekle, takımın son iki senede yakaladığı başarıların en büyük mimarlarından biri olan Sayın Mehmet Ali AYDINLAR'ın basın toplantısını Acıbadem Sağlık Grubu'nun reklamı arkasında yapmasına anlam veremedim.

Benim bu resimden anladığım, Fenerbahçe Bayan Voleybol takımı ile birlikte büyüyen Acıbadem markasının yeni dönemde Türk Futbolu ile birlikte büyümesinin peşinde olunacağıdır.

Bu görüntü benim hoşuma gitmedi. Dilerim Türk Futbolu için hayırlısı olur.

23 Haziran 2011 Perşembe

Edu Dracena

Libertadores Kupası Santos kaptanı eski dost Edu Dracena'nın ellerinde...







20 Haziran 2011 Pazartesi

FB-GS Final Serisinin Getirdikleri

3 ana branşta elde edilen 5 şampiyonlukla 2010-11 sezonu yıllardır yapılan "Spor Kulübü" vurgusunun en belirgin imzası oldu. Son yıllarda futbolda yaşanan inişli, çıkışlı ve travmalı sezonlar nedeniyle diğer branşlardaki başarılar amatör branşlara gönül verenler ve yönetimin dışında çok da fazla ses getirmiyor, tabiri caizse güme gidiyordu. Cuma günü tamamlanan Fenerbahçe Ülker - Galatasaray Cafe Crown serisinin sezonun 5'inci şampiyonluk kupasını getirmesi dışında hem Türk Sporu'ndaki rekabet anlayışı hem de Fenerbahçe için çok önemli katkıları olacağını düşünüyor, daha doğrusu umuyorum.

Olaya Fenerbahçe cephesinden bakacak olursak son yıllarda müessese takımlarıyla yapılan final müsabakalarına gösterilen ilgi sınırlı oluyordu. Son 5 sezonda Efes Pilsen ve Türk Telekom ile final serilerine çıktık. Galatasaray serisi 100'üncü yıldan sonra azalmaya yüz tutan heyecanı arttıran bir eşleşme oldu. Çoğu kez futbol taraftarının salonlara gelmesine neden olduğu için bu tarz eşleşmeler dezavantajlar getirse de, rekabetin önümüzdeki yıllarda devam etmesi halinde kemik basketbol taraftarında bir artış beklenebilir.

Olaya diğer pencereden bakacak olursak Fenerbahçe'nin "Spor Kulübü" kavramına yaptığı vurgu diğer kulüplerde de ses getirmeye başladı. Halen Fenerbahçe'yi Ülkerspor ile karıştırmakta inat etseler de Galatasaraylı taraftarların basketbolda da Galatasaraylı olması onlar açısından bir gurur kaynağı olmalı. Bizler de karşımızda farklı renklerin Fenerbahçe düşmanlığı çatısı altında bir araya gelmesinden ziyade kendi takımlarını destekleyen ezeli rakiplere karşı kupalar kaldırmayı tercih ederiz. En azından rakibimizin rengi belli olur.

23 Mayıs 2011 Pazartesi

"Adalet yerini bulmazsa, ilahi adalet yerini bulur."

Başta Hasan Yener olmak üzere Trabzonsporlu yöneticilerin ağzından zırvaları fazlasıyla dinledik. Son düdükten sonra da kaldıkları yerden devam ediyorlar. Fenerbahçe fark atınca rahatsız olan şirin başkan bu sefer Fenerbahçe'nin farklı kazanmamasından rahatsız olmuş ve Trabzonspor'u kendince şampiyon ilan etmiş. [1]

Hasan Yener'in muhtemelen hafta içinde sürdüreceği zırva serisine bir ara verip son zamanlarda Trabzonspor cephesinden çıkan en anlamlı mesajı bir kenara not etmek istiyorum. Şenol Güneş "Adalet yerini bulmazsa ilahi adalet mutlaka yerini bulur." diyerek sezona son noktayı koymuş. Neyi kastettiğinin hiçbir önemi yok, bu sezonu çok güzel özetlemiş, ağzına sağlık.

18 Mayıs 2011 Çarşamba

Bir Yıldız Doğuyor!


"Trabzonspor sahada konuşur." [1] açıklamasının ardından gelen talihsiz Eskişehirspor beraberliği öyle görülüyor ki Trabzonspor'da yeni bir yıldızın doğmasını sağladı. Bu sözlerin sahibi Trabzonspor Genel Sekreteri Hasan Yener son haftalarda takımın Burak Yılmaz'dan sonra en etkili ismi oldu.

"Aykut'un açıklamalarından sonra Trabzonspor penaltı kazanamıyor."[2] tespitinin üzerinden 1 hafta geçmeden Trabzonspor'un Gaziantepspor karşısında ceza sahasının dışında gerçekleşen pozisyonda penaltı kazanması Yenerli Trabzon'un çok farklı olduğunu gösteriyordu. Yener Antep maçından sonra da, "Burak Yılmaz'ın penaltı pozisyonu dışarıda başladı içeride bitti. Dolayısıyla penaltı ve kırmızı kart kararı doğru. Glowacki'nin pozisyonu dışarıda üstelik Giray topa daha yakındı. Dolayısıyla da pozisyonun sarı kart olması normal." [3] sözleriyle sadece kendisine görünen gerçekleri kamuoyuyla paylaşma nezaketinde bulunuyordu. Bu yetenek karşısında kayıtsız kalamayan yerel basın mensubunun kendisine maçı neresiyle izlediği konusunda yönelttiği soruya içtenlikle cevap veren Yener, "Bendeki Allah vergisi bir yüzsüzlük, elimden geldiğince maçları izlememeye gayret ediyorum. Sizlere de tavsiye ederim" dedi.

Diğer taraftan yine Antep maçında Trabzonspor tribünlerine asılan "Günahların Takımı Fenerbahçe" pankartıyla ilgili yaptığı savunmada Hasan Yener: "Geçmiş dönemlere bakıldığında Fenerbahçe Şükrü Saraçoğlu Stadı`nda öyle pankartlar var ki onları göstersek RTÜK bizi kapatır." [4] sözleriyle en iyi savunma hücumdur mantığını ortaya koyarken de sahada! konuşma geleneğini sürdürdü.

Geçen hafta Fenerbahçe'nin Ankaragücü karşısında 3 penaltıyla gelen 6-0'lık galibiyetini bir televizyon programına değerlendiren Yener, "F.Bahçe'nin üç penaltı bulması çok enteresan. Maçı izlemedim. Ama bu konuda telefonlar aldım. İlk penaltı konusunda tereddütleri var arkadaşların. Aykut Kocaman'ın yüzü kızarmıştır herhalde. Aykut hocanın söyledikleri karşılığını buldu galiba. Yarış keşke sahada olsa. Medyaya bakacağız. Bu hafta neler yazacaklar? Kamuoyunun takdirine bırakıyorum."[5] sözleriyle takımının en göze batan ismi olarak İstanbul kulüplerinin dikkatini çekti. Sözlerini "Trabzonspor'un haram puanı yok"[6] diyerek tamamlayan Hasan Yener'in son olarak "Türkiye'de Trabzonspor'dan başka takım için sahada konuşmam" demesi Trabzon'da silah sesleriyle kutlandı. Trabzon polisi de infiale sebep olmamak için kutlamalara silahlarıyla katıldı.

3 Mayıs 2011 Salı

ZIRVA #2

Zırva sırası Trabzonspor Kulübü Asbaşkanı Nevzat Şakar'da...

"Cüneyt Çakır Türkiye'nin en deneyimli hakemlerinden biridir. Ülkemizi yurt dışında son derece başarılı şekilde temsil etmektedir. Biz Cüneyt Çakır'a güveniyoruz. Pozisyonun başlangıcı ceza sahası dışında oldu ama Gaziantepsporlu oyuncunun müdahalesi ceza sahası içinde devam etti. Hakem de yan hakeme danışarak kararını verdi. Pozisyonun penaltı olduğuna inanıyorum"

"Biz yöneticiler çok sağduyulu olmak zorundayız. Verdiğimiz beyanatlar Türkiye'de çok ortamı geriyor diye düşünüyorum. Buna çok dikkat etmemiz lazım."

Kaynak

2 Mayıs 2011 Pazartesi

Tribünden Fotoğraflar (FB 2-0 İst.B.Ş.Bld.Spor)

Fenerbahçemiz, Spor Toto Süper Lig’in 31'inci haftasında İstanbul Büyükşehir Belediyespor'u ağırladı.

İlk yarının başında Stoch'un, devrenin sonunda da Alex'in attığı gollerle Belediye engelini geçen Fenerbahçemiz şampiyonluk için artık son 3 maçı bekliyor: Karabük (D), Ankaragücü, Sivas (D)...

Maçtan Resimler İçin Tıklayınız.

Sıradaki Maç: 08 Mayıs 2011 Pazar 20.00 Kardemir Karabükspor-Fenerbahçe

Sen Korkma, Yasa Senden Korksun!

Avni Aker'de tekrar tekrar asılan pankartı infiale sebep olmamak için kaldıramamak, Kadıköy'de pankart kaldırıp üstüne pankartı asanları toplatıp ceza vermek.

Yaşasın "Kadıköy'de itinayla uygulanan" sporda şiddetle mücadele yasası...

Yarın Fenerbahçe taraftarı "Pontus Rum'a Rum Polisi" pankartını açmaya kalksa olacakları tahmin etmek çok da zor değil...

Fenerbahçe'ye Medya Kıyağı

LigTV Semih'in kaçırdıklarından 1 gol çıkarıp maçın skorunu 3-0'a bağlamış. Gol dakikasının Trabzon için büyük anlam ve önemi olan 61 olması da ilginç. Trabzonspor cephesinde bu durum "Fenerbahçe'ye Medya, Trabzonspor'a Allah yardım ediyor." açıklamasının bir ispatı olarak görülüyor.

1 Mayıs 2011 Pazar

Zirvenin İki Yüzü

Şampiyonluk yarışında son 3 haftaya girilirken zirvenin iki ortağı rekorlar kırarak yollarına devam ediyor.

Trabzonspor 135 gün aradan sonra tek farklı galibiyet alma geleneğine son vererek büyük bir başarıya imza attı. Trabzonspor yönetiminin "Aykut Kocaman'ın açıklamalarından sonra bize penaltı çalınmıyor." açıklamasından sonra gelen kırmızılı penaltının komplo olduğu iddia ediliyor. Kulübe yakın kaynaklardan alınan bilgilere göre Burak'ın aslında uzak mesafeden attığı gol montajlanarak penaltıya çevrilmiş. Fenerbahçeli medyanın LigTV'de konuşlanan örgütünün Trabzonspor'u zalim göstermek için olmayan pozisyonları olmuş gibi gösterdiği iddia ediliyor. Konu ile ilgili Trabzonspor yetkililerinin hafta içerisinde gündeme bomba gibi düşecek açıklamalar yapması bekleniyor. 729 gündür Trabzonspor'un aleyhine penaltı kararı verilmemesi gerçeğinin basına sızması da Trabzonspor cephesinde büyük tepki çekti. Maç kasetlerini detaylı bir şekilde inceleyip iddialara görüntülerle cevap vermek için oluşturulan heyetten 2 aydır haber alınamıyor.

Diğer taraftan Fenerbahçe ligde 140 gündür yenilmiyor.

25 Nisan 2011 Pazartesi

'Gönlüm'ün Hediyesi


Euroleague Son 16'da bitime 3 maç kala başta Mirsad olmak üzere takımda baş gösteren sakatlıklar rüya gibi başlayan Avrupa serüvenine kabus gibi bir son hazırlamıştı. Mart başında Avrupa'ya veda ettikten sonra da basketbol takımını sonuçlar dışında fazla takip etme fırsatım olmamıştı, ta ki dünkü Efes Pilsen maçına kadar. Aradan neredeyse iki ay geçmesine rağmen sakatlıklar peşimizi bırakmış değil. Neyse ki, Efes Pilsen de bizim oyunumuza ayak uydurdu da son çeyreğe kadar düşük tempoda seyreden maçı uzatmalara götürüp 8 kişiyle kazanabildik.

Kinsey sakatlığı nedeniyle maç kadrosunda yoktu. Sakatlar kervanına Jasikevicius da katılmış. Engin Atsür geçen hafta tekrar ameliyat olup sezonu kapattı. Mirsad ve Vidmar'ın son durumları nedir bilmiyorum ama onlar da ortalıkta yoklar. Neticede Efes maçında Ukic, Ömer ve Tomas'ın ortalama 40 dakika süre aldığı, Emir'in oyun kurucu pozisyonunda Ukic'in tek yardımcısı olduğu ve aslında en rahat bölgemiz olan pota altında Sean May'in rotasyonun tam göbeğine oturduğu bir Fenerbahçe izledik.

Kerem Gönlüm'ün bitime 5 saniye kala iki serbest atışı da kaçırıp eşitliği bozamaması maçın Fenerbahçe adına dönüm noktasıydı. Uzatmalarda iki hücum üst üste sayı bulunca Efes'in kalan süreyi diken üstünde oynaması bize yaradı. Hücumda Emir'in liderliğinde zor da olsa kazandık.

Efes'te Rakocevic ve Kerem Gönlüm dışardan etkili oldular. Biz de ise Ukic'in 19 sayı 11 ribaundu, Emir'in çoğu maçın son periyodu ve uzatmalarda gelen 10 sayı, 4 ribaund ve 5 asisti ve Oğuz'un pota altındaki en güvenilir oyuncu görüntüsünü vermesi dikkat çekiciydi. Bu sonuçla bitime 2 hafta kala liderliği garantiledik. Artık finalleri bekliyoruz...

Maçtan sonra Efes Pilsen Genel Menajeri Engin Özerhun'un maçın sonucuna Kerem Gönlüm'ün kaçırdığı faullerden daha az etkisi olan 1-2 pozisyon ile ilgili verdiği fevri röportaj şube kapatma tehdidinin yaklaştığını gösteriyor. Onu da heyecanla bekliyoruz...

Fotoğraf: tbf.org.tr

18 Nisan 2011 Pazartesi

Tribünden Fotoğraflar (FB 1-0 Gaziantep)

Fenerbahçemiz, Spor Toto Süper Lig’in 29'uncu haftasında dördüncü sırada bulunan Gaziantepspor'u ağırladı.

Hüseyin Göçek'in sadece vermediği penaltılarla değil, çaldığı ve çalmadığı düdüklerle, verdiği ve vermediği kartlarla, kısaca sergilediği kişiliksiz yönetimle işleri çığırından çıkardığı karşılaşmada Fenerbahçemiz Gaziantepspor ağlarını 90+5'de havalandırarak Fenerbahçe düşmanlarına acı dolu bir gece yaşattı.

Ligde ikinci yarının başlamasıyla çıkışa geçen; Gaziantep karşılaşmasında aldığı galibiyetle birlikte ikinci yarıda oynadığı 12 maçta 11 galibiyet 1 beraberlikle yoluna devam eden Fenerbahçemiz bütün engellemelere rağmen inançla şampiyonluğa yürümeye devam ediyor.

Haftaya 4'üncü sırada giren ve Bursaspor'la üçüncülük yarışında olan Gaziantep ekibinin Kadıköy'de yarı sahayı geçmeden oynadıkları futbol, kendileri için mi yoksa aynen 2 hafta önce Bursaspor'un kastığı gibi, Trabzon ekibi için mi kastıkları sorusunu akıllara getirdi. Şimdi iki hafta sonra Trabzon'da oynanacak Trabzon-Antep maçını merakla bekliyoruz...

Sıradaki Maç: 24 Nisan 2011 Pazar 19.00 Bucaspor-Fenerbahçe

10 Nisan 2011 Pazar

Rakip Tribünlerden #1


Amin, cümlemizi...


Fotoğraf: ntvspor.net

'Es'ip Geçtik


27'nci haftada oynanan Bursaspor maçında kaybedilen iki puanla liderliği Trabzonspor'a kaptırmıştık. Ligin 28'inci haftasında açılışı yapan Bursaspor kendi evinde Antalyaspor'a yenilerek şampiyonluk şansını mucizelere bıraktı. Fenerbahçe karşısında ortaya koydukları futbolla zaten şampiyonluktan ziyade Fenerbahçe'ye puan kaybettirmeyi amaçladıklarını göstermişlerdi. Şampiyonluk iddiasını sürekli dillendiren bir takım için bitime 7 hafta kala rakibinden 9 puan geride kalmaya razı olmak başlı başına bir kayıptı. Bunu da Ertuğrul Sağlam "Şampiyonluğu geçen hafta Kadıköy'de kaybetmiştik." sözleriyle geç de olsa teyit etti. Ancak kimse kendisine "Fenerbahçe maçında beraberliğin şampiyonluğu kaybettirdiğini düşünmenize rağmen Fenerbahçe karşısında neden 'Çanakkale Geçilmez'i oynadınız?" sorusunu soramadı. Zira sorunun cevabını herkes biliyordu. Fenerbahçe'nin şampiyon olamaması en az Bursaspor'un şampiyonluğu kadar değerliydi.

Bursa maçını geride bırakırken Fenerbahçe için zorlu yolculuk aynı ciddiyette devam ediyordu. Trabzonspor'un Türk Telekom Arena'daki maçta küme düşme hattındaki zayıf rakibi Galatasaray'ı rahat geçeceği düşüncesi Eskişehir deplasmanından galibiyetle ayrılmayı zorunlu hale getiriyordu. Olası bir puan kaybında rakibi tekrar yakalamak için 6 hafta yeterli olmayabilirdi. Selçuk ve Dia'nın sakatlıkları nedeniyle götürülmediği deplasmanda, son iki lig maçında takımdan ayrı kalan Emre tekrar sahadaydı. Son haftalarda formsuz bir görüntü çizen Özer ise ilk 11'deki yerini Caner Erkin'e bıraktı. (Volkan, Gökhan-Lugano-Yobo-Santos, Topuz-Cristian-Emre-Caner, Alex-Niang)

Hızlı Başlangıç

Eskişehirspor karşısında maça beklendiği gibi tempolu başlamadı Fenerbahçemiz. Sol kanatta az adamla kaldığımız pozisyonda Eskişehir Batuhan'ın kafasıyla öne geçti. Golden hemen sonra daha fazla sorumluluk alıp rakip kaleye gitmeye başlayan takımımız iki atakta Caner ve Niang ile birer gol bularak kısa sürede sancısız bir geri dönüş gerçekleştirdi. İlk yarının sonuna kadar daha düşük tempoda, topa sahip olarak rakibin açıklarını aradık. İki golün de pasını veren Alex ile iki net pozisyon daha bulmamıza rağmen Eskişehir kalecisi İveşa'nın başarılı kurtarışları farkın açılmasına engel oldu. İkinci yarıda oyunu büyük ölçüde kontrol altında tutan Fenerbahçemiz dakikalar ilerledikçe rakibe imkanlar vermeye başladı. Batuhan ile bir pozisyonda direğe takılan rakibin ümitleri maçın sonlarında oyuna dahil olan Semih'in attığı golle tükendi.

Uzun zaman sonra ilk 11'de ve sol önde şans bulan Caner günün göze batan isimlerinden birisi oldu. Attığı golle maça iyi başlangıç yapan ve ikinci yarıda rakip kaleye çok etkili bir şut gönderen Caner savunmada da rakibi rahatsız eden tarzıyla ümit verdi. Alex'in asistleri ve girdiği gol pozisyonları onu yine her zamanki gibi takımın en etkili ismi yaptı. Kaptanı bu maçta sıkça rakip kaleye en yakın oyuncu olarak gördük. Bunda Niang'ın ikinci yarıda Aykut Hoca'nın isteği, bazen de kendi kararıyla sıkça kanatlara geçmesinin etkisi vardı. Son olarak Lugano topla en fazla haşır neşir olduğu maçlardan birisini geride bıraktı. Kaçan gol pozisyonlarından birinin gelişiminde Uruguaylı'nın Gökhan Gönül'ün koşuyoluna gönderdiği nefis pas ise maçın en beklenmedik hareketlerinden biriydi.

Gerek Eskişehir'in iç saha maçlarındaki başarısı, gerekse de deplasman maçlarında zaman zaman yaşadığımız sıkıntılar nedeniyle endişe ile baktığımız bir karşılaşmayı beklediğimizden rahat geçtik. Trabzonspor'un Türk Telekom Arena'daki maçından bizim için hayırlı bir sonuç çıkma ihtimali Galatasaray'ın kümede kalma mücadelesine verdiği önemle eşdeğerdir. Son haftalarda rakipler can havliyle peş peşe galibiyetler alabiliyorlar. Bu nedenle düşme hattıyla aradaki 9 puanlık farkın ezeli rakipte rehavete yol açmaması gerekir. Bizden söylemesi...

Fotoğraf: ntvspor.net

3 Nisan 2011 Pazar

Tribünden Fotoğraflar (FB 0-0 Bursaspor)


Milli maç arasından önce Peşkeştepe'de Galatasaray'ı 2-1'lik skorla "bozan" Fenerbahçemiz, Spor Toto Süper Lig’in 25'nci haftasında üçüncü sırada bulunan Bursaspor'u ağırladı.

Kuddusi Müftüoğlu'nun vermediği 2 penaltı ile damgasını vurduğu gecede Bursaspor ağlarını havalandıramayan Fenerbahçemiz, ligin ikinci yarısındaki ilk puan kaybını yaşadığı haftada liderlik koltuğunu da Trabzonspor'a devretmiş oldu.

Ligde ikinci yarının başlamasıyla çıkışa geçen; sırasıyla Antalya(D), Trabzon, Manisa(D), Kayseri, Beşiktaş(D), Kasımpaşa, Gençlerbirliği(D), Konyaspor ve Galatasaray(D) maçlarından 3'er puanla ayrılan Fenerbahçemiz Bursaspor maçındaki beraberlikle galibiyet serisini sona erdirmiş oldu.

Haftaya 9 puan gerimizde 3'üncü sırada giren Bursaspor'un Kadıköy'deki defansif futbolu ise artık Bursaspor'un kendisi için değil, geçen seneden vefa borcunun olduğu Trabzon için oynadığı izlenimi verdi...

Sıradaki Maç: 09 Nisan 2011 Cumartesi 19.00 Eskişehir-Fenerbahçe

14 Mart 2011 Pazartesi

Tribünden Fotoğraflar (FB 2-0 Konyaspor)


Geçtiğimiz hafta Gençlerbirliği'ni Ankara'nın karla kaplı beyaz zemininde 4-2'yle deviren Fenerbahçemiz, Spor Toto Süper Lig’in 25'inci haftasında Yılmaz Vural'ın çalıştırdığı ve ligin sondan ikinci sırasında bulunan Konyaspor'u ağırladı.

Konyaspor'u Niang ve Semih'nın golleriyle 2-0 mağlup eden Fenerbahçemiz, ikinci yarıda Kadıköy'deki 4'ncü maçından da aynı skorla ayrılmış oldu.

Ligde ikinci yarının başlamasıyla çıkışa geçen; sırasıyla Antalya(D), Trabzon, Manisa(D), Kayseri, Beşiktaş(D), Kasımpaşa ve Gençlerbirliği(D) maçlarından 3'er puanla ayrılan Fenerbahçemiz Konyaspor'u da devirerek ikinci yarıda 8'de 8 yaptı ve Trabzon'un önünde liderliğini sürdürdü.

Konyaspor ekibinde ise haftayı puansız kapatan düşme hattındaki rakibi Galatasaray'la arasındaki puan farkını azaltamamanın hüznü vardı.

Sıradaki Maç: 18 Mart 2011 Cuma 21.00 Galatasaray-Fenerbahçe (Türk Telekom Arena)

27 Şubat 2011 Pazar

Tribünden Fotoğraflar (FB 2-0 Kasımpaşa)


Geçtiğimiz hafta Beşiktaş'ı İnönü'de 4-2'yle deviren Fenerbahçemiz, Spor Toto Süper Lig’in 23'üncü haftasında lig sonuncusu Kasımpaşa'yı ağırladı.

Kasımpaşa'yı Alex ve Dia'nın golleriyle 2-0 mağlup eden Fenerbahçemiz, ikinci yarıda Kadıköy'deki 3'ncü maçından da aynı skorla ayrılmış oldu.

Ligde ikinci yarının başlamasıyla çıkışa geçen; sırasıyla Antalya(D), Trabzon, Manisa(D), Kayseri ve Beşiktaş(D) maçlarından 3'er puanla ayrılan Fenerbahçemiz Kasımpaşa'yı da devirerek ikinci yarıda 6'da 6 yaptı ve Trabzon'un önünde maç fazlasıyla liderliğe oturdu.

Kasımpaşa ekibinde ise Beşiktaş ve Galatasaray'la arasındaki puan farkını azaltamamanın hüznü vardı.

Sıradaki Maç: 07 Mart 2011 Pazartesi 20.00 Gençlerbirliği-Fenerbahçe

15 Şubat 2011 Salı

Tribünden Fotoğraflar (FB 2-0 Kayserispor)


Spor Toto Süper Lig’in 21'inci haftasında Kayserispor'u ağırlayan Fenerbahçemiz, aynen iki hafta önceki Trabzonspor karşılaşmasında olduğu gibi; yine Niang ve Lugano'nun golleriyle rakibini 2-0 mağlup etti ve "sevgililer günü"nde kendisini yalnız bırakmayan taraftarlarına şampiyonluk yolunda büyük umutlar verdi.

Ligde ikinci yarının başlamasıyla çıkışa geçen; sırasıyla Antalya, Trabzon ve Manisa maçlarından 3'er puanla ayrılan Fenerbahçemiz Kayserispor'u da devirerek 4'te 4 yaptı ve Trabzonspor'un 2 puan gerisinde 45 puanla 2'nciliğe yükseldi.

Beşiktaş'ın 7, Galatasaray'ın ise 10 puan önündeki Kayseri ekibinde ise rakipleriyle arasındaki puan farkını açamamanın hüznü vardı.

Şimdi gözler hafta sonunda İnönü Stadı'nda çakma galaktikosla oynayacağımız maça çevrildi.

Tüm İslam alemine hayırlı kandiller diliyorum.

Sıradaki Maç: 20 Şubat 2011 Pazar 20.00 Beşiktaş-Fenerbahçe

2 Şubat 2011 Çarşamba

Emir Buyuk Yerden (FB 80-72 Žalgiris)


Engin, Vidmar ve Kinsey'den sonra sakatlar kervanina katilan Kaya'nin yoklugunda, Omer'in hasta hasta oynamasina ragmen Zalgiris'i Sinan Erdem'de maglup etmeyi basardik. Sakat kadrosundan Turkiye standartlarinin ustunde bir 5 cikmasi sakatliklarin ciddiyetini, geride kalanlarin Son 16 seviyesinde mac aliyor olmasi da derin kadronun onemini gosteriyor. Belki zorlandik, macin basinda 10 sayi geri dustuk, yakaladik, tekrar yakalandik ama sonunda Valencia macinin son hucumuna damgasini vuran Emir'in emriyle maci sokup aldik.

Emir'in son 6 dakikadaki istatistikleri (6 sayi, 2 asist, 2 top calma, 2 ribaunt) karar periyodunda onu plana cikartsa da takim geriye dustugunde takimin maca tutunup, ortak olmasinda Mirsad ve Jasikevicius'un paylari buyuktu. Mirsad iki uzunun yoklugunda daha fazla sure aldi ama oyunda kaldiklari surelerde Jasikevicius ile beraber geri dusen takima ivme ve ozellikle hucumda akicilik kazandiran isimler oldular.

Hucumda uzunlardan sadece Oguz'u etkili kullanabildik. Ancak ozellikle May bekleneni veremeyince yuk Lavrinovic, Oguz ve Mirsad'in sirtina bindi. Maci da adeta 8 kisi bitirdik. Oguz Valencia macina kiyasla hem hucumda hem de savunmada cok daha etkiliydi. Tomas ve Ukic cok kritik ucluklere imza attilar ve Omer Onan'in etkisiz gununda kisa rotasyonunu ayakta tuttular.

Euroleague'e 1 hafta ara veriliyor ve onumuzdeki hafta lig maci da yok ama onun yerine Kayseri'de duzenlenecek Turkiye Kupasi 8'li finalinde olacagiz. Persembe gunu Banvit ile acilisi yapip sonuna kadar gidebilirsek 4 gunde ust duzey 3 maca cikmamiz gerekecek. Sakatliklarla bogustugumuz bu surecte Turkiye Kupasi'nda hedefe ulasmanin yaninda yeni sakatliklarin yasanmamasi en buyuk temmenimiz olacak. Tam iki hafta sonra oynanacak Zalgiris deplasmanina daha fazla eksikle gitmek istemiyoruz. Zira oradan alinacak bir galibiyet, Olimpiakos macini liderlik macina cevirecek.

Not: Macin Fenerbahcemiz acisindan en ilginc istatistiginden bahsetmeden gecmeyelim.

Faul Yuzdesi: (9/22) %40.9
3 Sayi Yuzdesi: (11/23) %47.8


Macin kopmamakta israr etmesinin arkasinda yatanlardan biri de sanirim bu acaip istatistik.

Valencia macinda da benzer bir durum soz konusuymus (1-sayi: %57.1, 3-sayi: %50). Son 16'da 3 mac sonunda acik ara en kotu faul atan takimiz. (%58.7, en yakin rakip %66.7) Mac basina ortalama 20 serbest atis atiliyor olsa her mac 8 sayinin buhar oldugunu gosterir ki, bu durum Son 16 seviyesinde dikkat edilmezse cok can yakar, aman diyelim...

Fotograf: tbf.org.tr

31 Ocak 2011 Pazartesi

Hayata Döndük



Kabus gibi geçen Türkiye Kupası maçlarında oluşan ve yaklaşık 1 aydır süren karamsar tablo ikinci yarının ikinci haftasında gelen Trabzonspor galibiyetiyle yerini umutlu ama temkinli bir bekleyişe bıraktı. Ortaya koyduğumuz futbol herkesi hayal kırıklığına uğratsa da, ligin ilk yarısını liderin 9 puan gerisinde tamamlamış olmanın değerini bugün anlıyoruz. Zira iki haftada kendimizi Trabzon ve Bursa'nın ensesinde bulduk.

İkinci yarının açılış maçında Antalyaspor karşısında alınan galibiyet hem Trabzonspor hem de Bursaspor'un haftayı beraberliklerle kapatmaları nedeniyle çok önemliydi. Ancak ortaya konan futbol gelecek için umut vermiyordu. Trabzonspor maçı tam bir ölüm kalım maçı halini aldı. Aslında amacımız da Trabzonspor maçına bir anlam kazandırmaktı. Bu nedenle de Antalyaspor karşısında alınan 1-0'lık galibiyete sahadaki futbolcular deliler gibi sevindiler. Geçen hafta herşeye rağmen alınan galibiyetin bugün oynanan maçın atmosferine etkisi tartışılmaz. Taraftar gruplarının yeniden donattığı tribünler, Trabzonspor gibi kalburüstü orta sahası olan bir takıma önde baskı yapıp çuvallamayan bir takım, elde edilen haklı galibiyet ve kış uykusuna yatan şampiyonluk ümitlerinin tekrar yeşermesi. Bu akşam adeta hayata döndük.

Derbilerin Kilidi Yine Sahnedeydi

Fenerbahçemiz sahaya Volkan, Gökhan-Lugano-Yobo-Santos, Mehmet-Selçuk-Emre-Dia, Alex-Niang ilk 11'i ile çıktı. Bu sezon fazla görme fırsatı bulamadığımız agresif başlangıç bizleri bekliyordu. Fenerbahçe orta sahası Selçuk, Emre ve Mehmet Topuz'un önderliğinde Selçuk-Colman'ın yükünü çektiği Trabzonspor orta sahasına üstünlük kurdu. Maçların ilk yarılarına göre ligin açık ara lideri olan Fenerbahçemiz böyle bir iştah ve üstünlükle başladığı maçın başında Lugano ve Niang ile iki gol birden bulmayı başardı. İki farklı öne geçtikten sonra bu süreçte sarfedilen yüksek efor nedeniyle yaşanan düşüş ilk yarının son 10-15 dakikasında Trabzonspor'u kalemize yaklaştırsa da sonuç değişmedi.

İkinci yarıda merakla beklenen ise Fenerbahçe'nin alışkanlığını sürdürüp son yarım saatte yelkenleri suya indirip indirmeyeceğiydi. Bünyamin Gezer maç boyunca her faulde eline cebini götürme hastalığıyla Selçuk'u iki faulle dışarı gönderdi. Tam orta sahada bir değişiklik beklentisine girmişken bu sefer Trabzonspor cephesinde Glowacki benzer şekilde oyundan atıldı. İkinci yarının başından Glowacki'nin atıldığı 70'inci dakikaya kadar geçen sürede Trabzonspor'un Fenerbahçe'ye bariz bir üstünlük kuramamasının altında Trabzonspor'un ikinci yarıya Colman'ın yerine Yattara'yla başlaması yatıyordu. Trabzonspor'un Selçuk-Colman ve hatta zaman zaman bu ikiliye katılan Ceyhun ile Fenerbahçe orta sahasına ve Fenerbahçe takımına geçmiş maçlarda zorluklar çıkardıklarını hatırlıyoruz. Ancak Selçuk İnan'ın yalnız başına kaldığı dakikalarda Trabzonspor hem ihtiyaç duyduğu baskıyı kuramadı, hem de Fenerbahçe'nin son dakikalara daha diri girmesini sağladı. Biz de bu hamlesi nedeniyle Şenol Güneş'e şükranlarımızı iletiyoruz.

Transfer Beklentisi

İkinci yarıya girerken transfer yapılmaması taraftarın futbol takımına ilgisini sıfıra indirse de, bu hamlesizliğin istemeden de olsa iki haftada alınan 6 puanda payının olduğunu düşünüyorum. Zira futbol takımının beklentileri yüksek olsa da camianın baskısı pek hissedilmedi, üzücü olsa da camia takıma olan güven eksikliği nedeniyle havlu atmaya hazırdı. Trabzonspor maçından sonra işin seyri değişti. Bugünden itibaren camianın beklentileri yükselecek. Bu beklentilerin altında kalmamak için de takımın orta sahasındaki alternatifsiz yapıyı unutmamak gerekiyor. Bu nedenle Aykut Kocaman'ın orta sahaya transfer yapılabileceği mesajı maçtan sonra gündemi en çok işgal eden açıklamaydı. Genelde maç kaybedince gündem değiştirmek için ortaya atılan transfer söylentilerinin aksine böylesi bir galibiyetten sonra gelen bu açıklama sevindirici. Transfer gerçekleşir mi, ne kadar faydalı olur, tartışılır; ancak bu durum teknik kadronun takımın eksiğinin farkında olduğunu gösteriyor.

Neticede Fenerbahçemiz açısından sıkıntıların devam ettiğini söyleyebiliriz, en azından Trabzonspor maçının bir illüzyon olmadığının ispat edilmesi gerekiyor. Aynı istek ve arzuyu önümüzdeki Manisaspor deplasmanı ve geride kalan maçlarda gösterip, ikinci yarılarda da maç kazanabilen bir takım olabilecek miyiz; futboldan ümidini kesen Fenerbahçe taraftarına bugün "Acaba?" dedirten futbolun devamı gelir mi; emin değilim. Takım ilk kez zorluk seviyesi yüksek bir maç kazanmış olsa da Trabzonspor cephesinin maçı Fenerbahçemiz açısından kolay hale soktuğunu da söyleyebiliriz. Bu nedenle saha sonuçlarında istikrar camiayı şampiyonluk hedefine yönlendirecek yegane unsurdur. Üzücü olan ise ümitsiz taraftarı şampiyonluğa inandırma görevi yine takıma düşüyor.

30 Ocak 2011 Pazar

Tribünden Fotoğraflar (FB 2-0 Trabzonspor)


Spor Toto Süper Lig’in 19'uncu haftasında lider Trabzonspor'u ağırlayan Fenerbahçemiz Lugano ve Niang'ın attığı gollerle zirve yarışında kendisini hesaba katmayanlara "ben de varım" dedi.

Coşkulu tribünler önünde; hem bu seneki tek hedefimiz olan lig şampiyonluğu yolunda en önemli virajlardan birini kayıpsız geçmek, hem de geçen sene ligin son haftasında şampiyonluğu kaybetmemize neden olan maçın intikamını alarak Trabzon'u düşüşe sürüklemek için maça çıkan Fenerbahçemiz, bu amaçlarından ilkine ulaştı. İkinci amacına ulaşıp ulaşamadığını ise ilerleyen haftalar gösterecek.

Şimdi önümüzde 3 önemli maç var. İddiam şu ki; Fenerbahçe sıradaki bu 3 maçtan 9 puan çıkarsın, şampiyon olur.

Fenerbahçemiz 39 puanla 3'üncü... Manisa 28 puanla 6'ncı, Kayseri 36 puanla 4'üncü ve Beşiktaş 31 puanla 5'inci sırada...

05 Şubat 2011 Cumartesi 19.00 Manisaspor- Fenerbahçe
14 Şubat 2011 Pazartesi 20.00 Fenerbahçe-Kayserispor
20 Şubat 2011 Pazar 20.00 Beşiktaş-Fenerbahçe

21 Ocak 2011 Cuma

Nerede Kalmıştık?

Ömer Onan vs. Papaloukas
Grupta geçen sezonun şampiyonu Barcelona'ya deplasmanda yapılan, son 16'nın açılış maçında geçen senenin finalisti Olimpiakos'a tekrarlanınca olay artık "sürpriz" olmaktan çıktı. Bu takımın şakası yok... Maçın sadece son 7 dakikasını takip edebilmiş biri olarak bu maç hakkında yapabileceğim en olumsuz yorum, farkı açınca gevşeyip maçı tehlikeye sokmayı gerektiren geleneklerinden kopmuş, çaresiz rakibi karşısında durmak bilmeyen, merhametsiz anlayışa getirilebilirdi. :)

Maçı izlemeye başladığımda 2 sayı farkla önde olan Olimpiakos cephesindeki endişeye perdeler arasından Spanoulis kaçmasın diye kendini yerden yere atan Ömer'in kontrollü coşkusuna bakarak hak veriyorum. Olimpiakos'un tecrübeli koçu İvkoviç'in en büyük korkusu da bu savunma anlayışına karşı set hücumu oynamakmış zaten açıklamasına bakılırsa. Top kayıplarını azaltınca da Yunan'ın ekmeğiyle oynamışız adeta. Takımdan ayrılan Greer dahil, bu sezon bu takımın formasını giyen her oyuncunun elinden gelenin en iyisini yapmaya çalıştığını görmek zor değil. Böyle devam ettiği sürece de arkası gelir.

Bunun dışında gerçekleşen ekstra işler var tabi. Kaya'nın 5 faulü, Mirsad'ın eksikliğini daha sonra öğrendim. Bu şartlarda üzerine yük binen May'in Olimpiakos'un afalladığı dönemde attığı sayılar beklentiler dahilinde miydi, emin değilim. Bunun dışında 8/10 üçlük isabetinin altı çizilse de, orada önemli olan isabetli 8 atıştan ziyade sadece 10 tane üç sayı denemesi yapılması. Geçen sezonlarda 30 civarında seyreden üçlük denemesinin bu sezon böylesine düşüş göstermesini sadece uzaklaşan üçlük çizgisiyle açıklamak kolaya kaçmak olur. Zira topu içeriye taşımak için gösterilen çabayı göz ardı edemeyiz. Diğer taraftan Jasikevicius faktörü kenardan az ama öz konuşuyor. Ömer ile birlikte Olimpiakos'un direncini kıran üçlüklerde imzası var.

Son 16'nın açılış maçında grubun favorisini deplasmanda yenerek gruptaki hesapları biraz olsun karıştırdık. Bizim ise daha ilk haftadan ekstra bir galibiyetimiz oldu. Ancak bu galibiyetin bir anlam ifade edebilmesi için önümüzdeki maçlarda alt torbalardan gelen iki takım Valencia ve Zalgiris'e Sinan Erdem Spor Salonu'nda kaybetmemek gerekiyor. 41 kere maşallah diyelim, inşallah başladığımız gibi devam ederiz.

Fotoğraf: daylife.com

14 Ocak 2011 Cuma

Dünyanın en büyük Amatör Spor Kulübü

Geçen sene Fenerbahçe Acıbadem (FBA) Bayan Voleybol Takımımızın Avrupa ikincisi olmasının ardından, bu sezon başında da FBA kendisine tanınan Wild Card hakkını iyi değerlendirdi ve Dünya Kulüplerarası Voleybol Şampiyonası'ndan Altın Madalya ile dönerek Dünya Şampiyonu oldu.

Bugün aldığımız haber, Mart ayında yapılacak Avrupa Bayan Voleybol Final Four'una FBA'nın ev sahipliği yapacağı için doğrudan finallere katılacağı yönünde.

Erkek Voleybol'da dikiş tutturamamanın dışında, Erkek ve Bayan Basketbol Takımlarımız da Avrupa'nın en üst kupalarındaki yolculuklarına Avrupa'nın en büyüğü olma, yani Final Four hedefleriyle devam ediyorlar.


Amatör şubelerde son senelerde gösterilen bu çıkışa karşın, Fenerbahçe taraftarının pek mutlu olduğu söylenemez. Çünkü; cefakar taraftarın, Fenerbahçe taraftarı olmaları futbola ve Fenerbahçe futbol takımına olan tutkularından geliyor.

Futbol takımında işler kötüye giderken, diğer branşlarda elde edilen başarılar; bu taraftara mutluluk verebilir ancak bu mutlulukları futbol takımına, o takımı çalıştıran kişiye ve yöneticiler ile başkanına tepki olarak dönecektir. Nitekim bugün yaşadığımız durum da bunu gösteriyor.


Geçen sezonun son maçında kaybedilen şampiyonluğun ardından, önce CL eleme karşılaşmasında Şampiyonlar Ligi'nden elenilmesi, ardından UEFA Avrupa Ligi'ne de eleme maçında veda edilmesi, ligin ilk yarısında üst sıralardaki hiçbir takıma karşı galibiyet alınamamış olması ve son olarak da; Türkiye Kupası'na gruptaki Ankaragücü, Buca ve Yeni Malatya mağlubiyetleriyle veda edilmesi tepkileri artırdı.

Dünyanın en iyi hocalarından biri olan olan Jan de Brandt ile yollarını ayırdı geçen sene FBA. Çünkü Avrupa Şampiyonluğu'nu finalde kaybettik! Daha fazla para verdik, Dünya Şampiyonu Brezilya'nın hocasını getirdik; Ze Roberto'yu. Dünyanın en iyi pasörleri arasında gösterilen Fofao ile birlikte Osmokrovic, Fürst, Sokolova ve Skowronska gibi isimler kadromuzda. Sahadaki 6 kişinin 5'inin dünyanın en iyi voleybolcuları olduğu karşılaşmalara çıkıyoruz. Takımın başında da dünyanın en iyi hocası. Sonucun ne olmasını bekliyoruz. Sonuç; "Armanın Gururu Sarı Melekler". Eğer burada bir başarı varsa, o başarı o oyuncular kadar, onları bir araya getirenlerindir aynı zamanda diye düşünüyorum.

Erkek ve Bayan Basketbol takımlarımız ile Erkek Voleybol Takımımızın kadroları ile teknik ekipleri de adeta yıldızlar karması. Amatör branşların kadrolarındaki bu kaliteye karşın, aynı seviyeyi futbol takımımızda ve teknik kadrosunda görebiliyor muyuz? Bu sorunun tek bir cevabı var: Hayır!

Amatör branşların başında dünyanın en iyi hocaları varsa, futbol takımımızın başında da Mourinho olmalı! Kadromuzda Messi'ler, Ronaldo'lar olmalı! Eğer futbol takımımıza bu kaliteyi getirmeden, amatör branşlarımıza bu kaliteyi getirirsek bugün tanık olduğumuz durumu yaşamak kaçınılmaz olur. Futbol takımına olan kızgınlıkla herkes amatör şubelerin bağımlısı olmuş durumda.

Ligin ikinci yarısına başlarken oynayacağımız Antalya ve Trabzon karşılaşmalarından 6 puan çıkartamazsak (ki bu gidişle çıkartamayacağız gibi görünüyor: Çünkü futbol takımı üzerinde bana yönetimden gelen hiçbir motivasyon varmış gibi gelmiyor. Herkes basketbol ve voleybol takımlarımıza konsantre olmuş durumda.) ne basketbol takımındaki kraliçeleri bir araya getirenlerin değeri kalır, ne de voleybol takımına sarı meleklerin gelmesinin önünü açanların.

Fenerbahçe'nin ana branşı futboldur ve böyle kalmaya devam etmelidir.

Dünya'nın en büyük Amatör Spor Kulübü olup Futbol Takımımızda teknik direktör ve oyuncu yetiştirmeyi mi tercih edeceğiz? Yoksa bir Manchester United, bir Barcelona, bir Liverpool, bir Real Madrid olmaya mı çalışacağız.

Eğer futbol takımımızda kendi içimizden çıkacak oyuncuları ve teknik direktörleri yetiştirmeye sabredebiliyorsak, amatör branşlarda neden sabredemiyoruz?

Madem kendi hocamızı yetiştiriyoruz, o halde unutmayın; ligin ikinci yarısına başlayacağımız bu dönemde, futbol takımımızın amatör branşlardaki takımlarımızdan çok daha fazla desteğe ihtiyacı var! Ama artık ne yazık ki; "bir çok Fenerbahçe takımı" var ve bunlardan sadece kazanan Fenerbahçe takımının yanında olan bir taraftarlık anlayışı var.

4 Ocak 2011 Salı

Tribünden Fotoğraflar (FB 81-72 Efes)


Efes Pilsen karşısında ilk yarıda savunmadaki zaaflar Efes Pilsen'in kolay sayılar bulmasına yardım ederken, Fenerbahçemiz hücumda Ukiç ve Tomas'ın bireysel yetenekleriyle oyuna tutunmaya çalıştı. Kerem Tunçeri'nin Efes Pilsen uzunlarıyla yakaladığı uyumu bizim takımda göremeyince maçın ilk 20 dakikası sıkıntılı geçti. Üçüncü periyottan itibaren savunmada artan sertlik hücumda kolay sayılar bulmamıza yardımcı oldu. Böylece 4 sayı geride başladığımız periyodu 7 sayı farkla önde tamamladık. İlerleyen dakikalarda farkı 15 sayıya kadar çıkarttık ancak son 5 dakikaya girilirken hem sahada hem tribünde kendisini belli eden rehavet havası Efes Pilsen'i oyuna tekrar ortak etti. Bir ara fark 4 sayıya kadar inse de maçtan 81-72 galip ayrılmayı başardık.


Sakatlıktan sonra kendisinden bekleneni veremeyen Tomas'ın yaptığı patlama (22 sayı, 3 ribaund, 2 asist, 2 top çalma) onu maçın yıldızı yaptı. Hücumda çözüm üretmekte zorlandığımız anlarda sorumluluk almaktan çekinmedi, dışardan attı, pota altında sırtı dönük oynadı, hücum ribaundu aldı ve en kritik serbest atışları da sayıya çevirerek ön plana çıkan isim oldu.

Kaya eski takımına karşı canla başla mücadele ederek kendisini Fenerbahçe taraftarına kabul ettirmek için elinden geleni yaptı. İkinci yarıda reklam panolarının arkasına uçmasına neden olan inatçılığı ile sanıyorum birçok Fenerbahçeli'nin de gönlünü almayı başardı.


Maçtan 1 saat kadar önce skorboardda Lynn Greer'ın ismi yazıyordu. Ancak yeni transfer Sarunas Jasikevicius'un ısınmak için sahaya çıkmasıyla günün sürprizi belli oldu. 3 farklı kulüp takımıyla elde ettiği 4 Avrupa Şampiyonluğu Saras'ı Avrupa'da tüm zamanların en başarılı basketbolcularından biri yapıyor. Fenerbahçe taraftarı da bugün bir efsaneyi kendi takımlarında görmenin gurur ve heyecanını yaşadı.
Blog Widget by LinkWithin