31 Mayıs 2009 Pazar

Magic

Dwight Howard (Orlando Magic)
Orlando Magic 1995'ten bu yana ilk kez NBA finalinde. Cleveland Cavaliers karşısında 4-2 tamamlanan Doğu Konferansı finalinin son maçında herkesin dilinde 40 sayı 14 ribaund ile oynayan Dwight Howard vardı. Seri boyunca Howard'a bir çare bulunamadı. Teke tek kaldığında karşısında durabilecek kimse yok. İkili sıkıştırma olduğunda da takım olarak çok iyi top çevirerek boş oyuncuyu buluyorlar.

Finalde karşılarında Kobe Bryant ve Lakers olacak. Dwight Howard karşısında bu turda ezdiği Varejao-Wallace-Ilgauskas üçlüsünden daha yetenekli Gasol-Bynum-Odom üçlüsünü bulacak. Yine de Lakers'ın Dwight Howard'ı durdurabileceğini sanmıyorum. Lakers'ın üstün yanı hücum opsiyonları. Kobe Bryant'ın yanında 5-6 oyuncunun skor ürettiği bir takım olarak Magic savunmasını çok daha fazla meşgul edeceklerini düşünüyorum. Karşılarında bu sefer etkisiz elemanlar olmayacak.

NBA Finali'nde İkinci Fenerbahçeli Hido
Özetle, çok zevkli ve çekişmeli bir final bizleri bekliyor. Son şampiyon Celtics'in ardından Lebron James'in takımı Cavs'ı da saf dışı bıraktıktan sonra Orlando Magic Kobe'ye kolay kolay teslim olmaz. İnşallah Hidayet'in çok önemli işler yaptığı bir sezonda şampiyonluk yüzüğü Orlando Magic ve Hido'ya nasip olur.

30 Mayıs 2009 Cumartesi

Kral ve Veliahtı


Orlando Magic evinde oynadığı son maçı kazanarak NBA finalinin kapısını araladı. Son olarak Cleveland'da oynanan maçta seri 3-2'ye gelse de Orlando'nun buradan seriyi kaybetmesi "Yok artık Lebron James!" dedirtir. 

Herkesin favori gördüğü Cleveland'ı şaşkına çeviren oyunu tamamen Hidayet'e bağlamak niyetinde değilim. Ancak Orlando'nun gerçek bir oyun kurucu eksikliğinde Hidayet'ten alabileceğinin en fazlasını aldığını söylemekte fayda var. Bu durum basketbol altyapısı, çok yönlülüğü ve oyun zekasıyla Hidayet'i Orlando için düşük model Michael Jordan haline getiriyor. Neticede Boston'da son şampiyonu eleyen Orlando'nun beyni Hido, Lebron James'in insanüstü performansıyla önüne geçeni deviren Cleveland'ı da gerçeklerle yüzleştirdi.

Hidayet'i izlerken aklıma Emir Preldzic geldi. O da özellikle Solomon takıma katılana kadar 2.05 boyuyla oyun kurucu görevini birçok kez başarıyla yerine getirdi. Basketbolu birçok yönden Hidayet'le paralellik gösteren Emir ligde ve hatta Euroleague'de birçok maçta genç yaşına rağmen sazı eline alma cesareti gösterdi. Tıpkı Hido gibi çok iyi bir basketbol sezgisi ve pas yeteneğine sahip. Tanjevic'in katı rotasyonunda ancak 20 dakika almasına rağmen Euroleague koçlarının oylarıyla Avrupa'nın yükselen yıldızı ödülü için en fazla oy alan beşinci oyuncu olması onun değerinin göstergesi. 

Röportajlarında NBA sevdalısı olmadığını belirtiyor ancak draft edilme ihtimali oldukça yüksek. Gitse de gitmese de şutlarını geliştirip, güçlenmesi gerekiyor. Hidayet'e doyamayan Avrupa basketbolu ve bizler Emir'i dört gözle bekliyoruz.

28 Mayıs 2009 Perşembe

GS taraftarı Naz Aydemir Fenerbahçemizde mi?

Aroma Bayanlar Voleybol Liginde sezonu şampiyonlukla tamamlayan Fenerbahçe Acıbadem yeni sezon hazırlıklarına hızlı başladı.

Smaçörümüz Seda Tokatlıoğlu ve Belçika Milli Takımının pasörü Frauke Dirickx ile anlaşılmasının ardından, resmi sitemizden henüz bildirilmemiş olmasına karşın, aldığımız haberlere göre Eczacıbaşının serbest kalan pasörü Naz Aydemir ile de anlaşılmış.

Resmi sitesinde koyu bir Galatasaraylı olduğunu ifade eden Naz da Fenerbahçe Cumhuriyetinin bir çalışanı olacak.

Transfer gerçekleşir ve bunun haberi resmi sitemizde yayınlanırsa; Naz'ın sitesindeki "Tuttuğu Takım" hanesinde gerekli değişikliği ivedi olarak yapması giyeceği formaya ve Fenerbahçe taraftarlarına karşı birinci sorumluluğudur.

Şadan Kalkavan'dan Kongre Üyelerine Seçim Öncesi e-posta

Ve kongre sona erdi. Kongre üyeleri Aziz Başkan'ın 10+3 sloganı doğrultusunda kendisine 3 yıllık daha görev verdi.

Şadan Kalkavan'ın aşağıya eklediğim tüm kongre üyelerine gönderilen ve rakam oyunları ile dolu e-postası da bu sonuçun ardından amacına ulaşamamış oldu.

-------------

From: Şadan Kalkavan [mailto:info@sadankalkavan.com]
Sent: Saturday, May 23, 2009 3:26 PM
Subject: Avrupa Şampiyonu Yapmaya Geliyorum

Sevgili Fenerbahçeliler

Yüce önder Atatürk’ün Samsun'a ayak basarak kurtuluş savaşını başlattığı 19 Mayıs 1919'un 90. yıldönümünde sizlerle bir arada olmanın gururunu yaşıyorum. Bu vesileyle gençlerimizin gençlik ve spor bayramını kutluyorum, gözlerinden öpüyorum.

Beni tanıyorsunuz. Benim ne şöhrete ihtiyacım var, ne paraya ihtiyacım var, ne de kişiliğimi Fenerbahçe’de bulmaya ihtiyacım var. Benim aday olmamın tek sebebi Fenerbahçe’nin içine düştüğü içler acısı durum karşısında camiadan ve taraftarımızdan gelen yoğun baskılardır.

Mevcut yönetim Fenerbahçe kulübüne yetersiz kalmıştır. Son 11 yılda harcanan bunca paraya rağmen sportif alanda maalesef başarısız olduk. Fenerbahçeliler için önemli olan kulübün ne kadar kar ettiği değil kaç tane şampiyonluk kazandığıdır. Avrupa’da son 11 yılda nasıl performans sergilediğidir. Sonuçlar maalesef ortada.

Aziz Yıldırım, son 11 yılda Fenerbahçelileri sokağa çıkamaz hale getirdiği gibi, boynu bükük de bırakmıştır.
Aziz Yıldırım’ın överek bahsettiği sportif başarılarını rakamlarla hatırlatmak istiyorum. Aziz Yıldırım döneminde en fazla Galatasaray şampiyonluğu gören Fenerbahçe başkandır. Bu 11 yıllık dönem içerisinde ezeli rakiplerimizden Galatasaray 6 kez şampiyon olurken, 3 kez de Türkiye Kupası kazandı. Beşiktaş 1 kez şampiyon olurken, 4 kez Türkiye kupası kazandı. Trabzonspor 2 kez Türkiye kupası kazandı. Fenerbahçe ise 4 kez şampiyon oldu ve bir kere bile kupa kazanamadı.

Avrupa’da ise Fenerbahçe bu 11 yıllık periyot da en büyük başarısını çeyrek finale çıkarak yaşadı. Her şey ortada. Başkanın futboldaki başarısı bu kadar.
İşte ben bu gidişata bir son vermek için aday oldum. Genel Kurul üyelerimizin sportif başarı bakımından son 11 yılda Fenerbahçe’nin utanç karnesine bakıp gerekeni yapmaktan kaçınmayacağına eminim.

Bu 11 yıllık dönemde hem sportif alanda başarısız olduk hem de yetmiyormuş gibi Aziz Yıldırım’ın agresif ve antipatik tavırları yüzünden tüm spor camiasıyla da kavgalı olduk.
Aziz Yıldırım’ın vefasız tavırları camiadaki bölünmüşlük duygusunu körükledi. Buna bir de Fenerbahçe karşısında spor dünyasında oluşan antipatik tablo da eklenince ben aday olmaya karar verdim.

Sayın başkan geçtiğimiz günlerde adaylığını açıkladığı basın toplantısında değişimden bahsetti. Fenerbahçe’de savaşan ruhun kalmadığını açıkça itiraf etti.

Aziz Yıldırım’a buradan seslenmek istiyorum;
Fenerbahçe’de 11 yıldan beri başkanlık yapıyorsun, Fenerbahçe’de savaşan ruhu sen öldürdün, şimdi de kongre üyelerinden 3 yıl daha süre isteyip öldürdüğün ruhu yeniden canlandırmak istiyorsun. Sen bir 10 sene daha görevde kalsan da bu ruhu geri getiremezsin.

11 içinde dünyanın sayılı yıldızlarını getirdin. Gelişleri muhteşem oldu. Ama hemen hepsi çabuk ve seni suçlayarak gitti. Sadece yabancı futbolcular bunu yapmadı, yerliler yani bizim evlatlarımız Fenerbahçe’yi ve muhteşem taraftarlarımızı değil seni terk ettiler. (Anelka, Ortega, Tuncay, Ümit, Aurelio, İbrahim Kutluay)

Hayatı Fenerbahçelilik aşkıyla dolu sadece futbolcu değil sana omuz veren yönetici dostlarımız, basketbolcu İbrahim Kutluay, basındaki Fenerbahçeli arkadaşlarımız ve en hazini senin görevde kalman için yürüyüş düzenleyen, ağlayan Fenerbahçeli taraftarların kalbini ve gönlünü kırdın.

Neden yaptın bunları?

Vefasızlık iyi insan tarifi değildir. Fenerbahçe’de savaşan ruhu canlandırmak için öncelikle büyük Fenerbahçe ailesini birleştirmek gerek. Barış ve huzur ortamı sağlamak gerek. Manevi değerlere sahip “çıkmak gerek, menfaatçi ve agresif olmamak gerek vefalı olmak gerek Aziz Yıldırım.

İşte Fenerbahçelilik budur.

Bizim büyüklerimizden öğrendiğimiz Fenerbahçe değerleri bunlardır. Evet Aziz Yıldırım senin dediğin gibi değişimi tamamlamak gerekiyor ama senden başlayarak.

İnşallah pazar günü değişimi tamamlayıp yönetimi değiştireceğiz ve karaya oturmuş sarı lacivert gemimizi yeniden rotasından şaşmadan yüzdüreceğiz.

Sevgili Fenerbahçeliler,

Şimdi gelelim Aziz Yıldırım’ın anlata anlata bitiremediği sözde ekonomik başarıya. Bu konuda camiadan saklanan gerçeklerin bilinmesinde fayda var. Öncelikle şunu söylemek istiyorum, Aziz Yıldırım, 1997’de borçsuz devraldığı kulübü bugün ciddi borç rakamlarıyla birlikte kongreye sokmaktadır. Her konuşmasında Fenerbahçe’nin tesisleştiğinden ve gelirlerinden bahsediyor.

Peki ya kulübün borcu ne durumda? 20 milyon dolar borçla devraldığın Fenerbahçe’nin borcunu 3 haneli sayılara (160 milyon dolarlara) tırmandırdığın doğru mudur? Çok güzel bir şekilde basın toplantında rakamları üst üste yazmışsın fakat kulübün borcuyla ilgili en ufak bir bilgi veremedin. Kulübün gelecekteki hangi gelirlerinin ne kadarının temlik altında olduğunu neden açıklamıyorsun? 1997’de Fenerbahçe’nin bütçesi 21 milyon dolardı. Okacha ve Högh ‘ü satıp bütçe kadar gelir elde edildi. Yani 2 futbolcu satarak borcu kapatabilecek durumdaydık. Peki ya şimdi soruyorum; Bugün hangi futbolcuyu satsak Fenerbahçe bütçesinin yarısı kadar yani 200 milyon dolar kazanabiliriz. Demek ki ekonomik yönden kalkındığımız lafları da koskoca bir yalan.

Aziz Yıldırım para bulabilmek için kulübün hisselerini sattı ve 30 milyon dolar elde etti. Ama maalesef bugün bakın ki Fenerbahçe’nin bankalara sadece faiz borcu ve kur farkı 35 milyon dolar. Yani halka arzdan elde ettiği gelirin fazlasını 35 milyon dolar olarak bankalara ödüyor. Aziz Yıldırım, 1997’de borçsuz devraldığı kulübü bugün borçlu hale getirerek kongreye gidiyorsa o zaman bu borcu silip kamuoyuna şahsi olarak borcu üstlendiğini ve kulübe hibe ettiğini açıklaması gerekir.

Fenerbahçe kulübü kimsenin tapulu malı değildir. Aile şirketi hiç değildir. Fenerbahçe gönül kulübüdür. Menfaat kulübü değildir. Benim yönetimimde ailemden kimse yok. Kaba tabirle yönetim kurulunda hiçbir zaman ahbap çavuş ilişkisi olmayacak. Ben tek adamlı yönetime karşıyım zaten karşı olmasaydım mevcut yönetimin devam etmesini isterdim. Göreve gelirsek benim yönetimimde herkes söz hakkına sahip olacak.
Fenerbahçe’yi dikta rejimiyle değil layık olduğu şekilde takım ruhuyla ve demokrasiyle yöneteceğiz. Fenerbahçe Aziz Yıldırım’ın tapulu malı değildir. Tesisleşme yatırımları yapıyorsa bu onun lütfu değil Fenerbahçe taraftarına ve kongre üyelerine karşı görevidir.

Ayrıca Fenerbahçe bir şirketten öte gönül kulübüdür. 25 milyon taraftarımız tesisleşerek zengin kulüp olduğumuzla övünüyor övünmesine ama asıl olan sportif başarıdır.

Şimdi biraz yönetime almayı düşündüğüm arkadaşlarımdan bahsetmek istiyorum.

Yönetim Kurulundaki arkadaşlarımın her biri kendi dallarında iyi nam yapmış Türkiye’nin en büyük şirketlerinin sahipleri olan kişilerdir. Bu arkadaşlarım 5 kıtada işleri olan kamuoyunun yakından tanıdığı başarılı isimlerdir.

Yeni yönetim modelimizde Fenerbahçe’yi dünyanın en büyük kulüplerini baz alarak içine geleneksel değerlerimizi de katarak yönetmeyi hedefliyoruz. İdari, hukuki ve teknik alanda tamamen profesyonel yönetim anlayışı sağlayacağız. Fenerbahçe’mizi ahbap çavuşa değil işin ehli insanlara emanet edeceğiz. Ben ve arkadaşlarım yönetim olarak Fenerbahçe’nin sportif başarısına ve sarı lacivertli camiayı nasıl dünyanın ilk 10 kulübü arasına sokabiliriz ona odaklanacağız. Tek adamlık bitecek yerine takım halinde bir yönetim anlayışı hâkim olacak.

Kongre üyelerimiz lütfedip bizi göreve layık görürlerse camiamızın beklediği Avrupa’da başarılı ve istikrarlı bir kadro kuracağız. Yıldız transferler vaat edip taraftarın gözünü boyamak yerine takım oyunu oynayabilen savaşçı oyuncuları takımlarımıza kazandıracağız. Guiza ve Aragones örneği ortada. Eğer sadece yıldızlarla olabilseydi bugünkü hüsran yaşanmazdı. Demek ki takım oyunu oynayabilmek her şeyden önemliymiş. Biz Fenerbahçe’de takım oyunu oynayabilme zeminini hazırlayacağız. Yanlış transferler yapıp kulübün parasını har vurup harman savurmak yerine isim yapmamış genç yetenekleri transfer edip daha sonra kulübe para kazandırmayı amaçlayacağız.

Aynı şekilde miyadı dolmuş teknik direktör transfer edip paraları sokağa atmayıp camia tarafından benimsenmiş isimlerle yolumuza devam edeceğiz.

Hoca seçimi ve en uygun futbolcu transferi yapmak bizim işimiz. Bu iş tecrübe, bilgi, kültür ve ilişki yönetimi ister. Geçmişte yok pahasına aldığımız yeteneklerle hem şampiyon olduk hem de daha sonra bu genç yetenekleri satıp kulübe para kazandırdık.

Aziz Yıldırım bütçeye futbolcu satışından 15 milyon euro hayali gelir yazmış. Şimdi soruyorum; Bugün kimi satarsa Fenerbahçe 15 milyon euroyu kasasına koyabilir. Maalesef hiç kimseyi!

Aziz Yıldırım’ın beklediği gelirler böyle hayali temele dayanıyor. Demek ki zengin Fenerbahçe sözleri tam bir hayal. Çünkü ortada borçlu bir Fenerbahçe var. Başkana düşen de bu borçları üstlenip kulübü borçsuz devretmesidir.

Sözlerime son verirken şunları eklemek isterim. Fenerbahçe menfaat kulübü değil gönül kulübüdür demiştim. Ben de gönlümü verdiğim Fenerbahçe’me başka adayı oldum. Seçildiğim takdirde büyük Fenerbahçe ailesini birleştirip 11 yıldır ölü olan Fenerbahçe ruhunu yeniden canlandıracağım.

Bizim hedefimiz 2012'ye kadar doğru transfer politikasıyla Fenerbahçe’mize Avrupa’da kupa kaldırtmaktır. Yani Avrupa şampiyonu bir Fenerbahçe vaat ediyorum sizlere…

Teşekkür ediyorum.

Saygılar sunuyorum.

ŞADAN KALKAVAN

24 Mayıs 2009 Pazar

Yıldırım & Kalkavan, Kongre 2009

Futbolda başarısız geçen bir sezonun sonuna denk gelmesi nedeniyle bir grup insanda heyecan uyandıran Fenerbahçe Spor Kulübü Olağan Genel Kurulu yapıldı. Bugün akşam saatlerinde önümüzdeki 3 sene Fenerbahçe Spor Kulübü'nü yönetme yetkisi verilen Başkan ve Yönetim Kurulu açıklanacak.

Faruk Ilgaz Tesislerine giden güzergahta sabah saatlerinden itibaren görülen yoğunluk, oy kullanma oranının ne kadar yüksek olacağının göstergesi gibiydi. 

Tesislere geldiğimizde; Şadan Kalkavan ağır topları Selim Soydan ve Hakan Bilal Kutlualp ile birlikte bütün üyeleri tek tek Faruk Ilgaz Tesisleri kapısında karşılarken, Başkan Aziz Yıldırım içeride sandıkların olduğu büyük salonda bulunuyor, Nihat Özdemir ve Mahmut Uslu; Şadan Kalkavan'ın karşılama mangasının arka tarafında kongre üyeleri ile ilgileniyorlardı. 

Seçimde Başkan Aziz Yıldırım ve kurulları fotokopi kağıdına mavi harflerle basılı pusulalar ile oy istedi. Başkan adayı Şadan Kalkavan ise sanırım vaat ettiği parlak günlerin işareti olarak kuşe kağıda basılı pusulalar ile oy bekledi. 

Kongre Salonundan Oy Pusulaları, Adaylar ve Listeleri: 

Seçimin Fenerbahçemiz için hayırlı olmasını diliyor; Başkan, Yönetim Kurulu ve diğer kurullara başarılar diliyoruz.

22 Mayıs 2009 Cuma

Yıldırım vs. Grupçuluk


"Aziz Yıldırım olmasın da kim olursa olsun" mantığıyla yürütülen bir seçim propagandasının 13 bin üyeye ulaşmış Fenerbahçe'de çoktan bitmiş olması gerekirdi. Son olarak Aziz Yılmaz tarafından kongre üyelerine gönderilen mektup grupçuluğun can çekişse de var olduğunu gösteriyor. Aziz Yılmaz'ın "Sessiz Çoğunluk" olarak nitelediği hedef kitlesinden beklentisi Aziz Yıldırım'a karşı birleşilmesi. İki ayrı pdf dosyası halinde Aziz Yılmaz'ın kongre üyelerine gönderdiği mektup aşağıda.


Bunun dışında her iki aday da değişimden söz ediyor. Peki bahsettikleri değişim ne vaad ediyor kongre ve gelecek yönetimi bekleyenler neler? Yazıya buradan ulaşabilirsiniz.

21 Mayıs 2009 Perşembe

Yaş 11, Yolun Başı...


Fenerbahceliyiz.biz ekibi yayın hayatında 11 yılını tamamladı. Geride kütüphane gibi bir arşiv ve kelimelerden fazlasını anlatan 7 yıllık eşsiz bir fotoğraf albümü bırakarak. Nice yıllara...

20 Mayıs 2009 Çarşamba

Halka Arz ve Borçlar - Seçim 2009

Şadan Kalkavan adaylığını bir basın toplantısıyla açıkladı. En büyük dayanağı futbolda bu sezon yaşanan sportif başarısızlıklar olan Kalkavan, Aziz Yıldırım ile olan rekabetinde bir adım öne geçmek için olumsuzluk olarak nitelenebilecek herşeyi hatta daha fazlasını dile getirmiş. Araya sıkıştırılan "Aziz Yıldırım para bulmak için kulübün hisselerini sattı." ve "20 milyon borçla devraldığı Fenerbahçe'nin borcunu 160 milyona çıkardığı doğru mudur?" sözleri sınırları fazlasıyla zorladığının göstergesi.

* Fenerbahçe yüzde 15 hissesini halka arz ettiği gün 30 milyon TL'yi kasasına indirmiş ardından her yıl yine en az bu miktarda FB Sportif AŞ Temettü Geliri elde etmektedir. Sayın Kalkavan, halka arzın getirisinden bağımsız yetkinin kongre üyelerinden alındığını göz ardı ederek Aziz Yıldırım'ın bu hareketiyle kulübü kendi tapulu malı gibi gördüğünü de eklemiş.

* Peşinden 1997'de 21 milyon $ bütçesi, 20 milyon $ borcu olan kulübün bugün 160 milyon TL'ye çıkan borcuna "para birimlerine yer vermeden" değinmiş. Mart sonunda yapılan Yüksek Divan Kurulu toplantısında açıklanan bu borcun 2012 yılına kadar ödenmesi gerekiyor. Aynı toplantıda açıklanan 2012 yılına kadar kulübün alacakları maç, kombine kart, loca ve isim hakkı gelirleri hariç 355 milyon TL. Bu hesapları yüzeysel de olsa incelemek için başkan olmaya gerek var mı bilinmez ama Kalkavan bu hesapları incelemek için kongreden yetki istiyor. Her kongre üyesinin evine gönderilen faaliyet raporlarına göz atmadan, belli ki kulaktan dolma ve sadece işine gelen bilgilerle gerçekleri çarpıtan, halka arz için kongrenin verdiği yetkiyi gözardı edip Aziz Yıldırım'ı kulübü satmakla itham eden bir anlayışın Fenerbahçeli kongre üyelerinden ne kadar teveccüh göreceğini pazar günü göreceğiz. Yanlış bilgilendirmeden bağımsız 21 milyon $ bütçenin olduğu yerde 20 milyon $ borç "borçsuz" kabul ediliyorsa 230 milyon $ bütçeli Fenerbahçe'nin 2012 yılına dek ödenmesi gereken 160 milyon TL borcuyla vahim bir tablo çizmesi de biraz güç.

Gözün Aydın Değerli Basın


"Fenerbahçe taraftarıyım ve bu statta oynamak her zaman hayalim olmuştur."

Mesut Özil
Werder Bremen & Almanya

19 Mayıs 2009 Salı

2010 ve Ataköy


Dışarıdan NBA'dekilere benzer bir spor salonuna sahip olacağız izlenimi veren Ataköy Sinan Erdem Spor Salonu, üstlenici firma Nuhoğlu İnşaat'ın yayınladığı fotoğraflarla birçok kişiyi hayal kırıklığına uğratabilir. Şu sıralar salonda 2010 Dünya Basketbol Şampiyonası için artan baskılar nedeniyle çalışmalar hız kazandı.


10 yıldan fazla bir süredir inşaatı süren salonun şampiyonadan önce önümüzdeki sezonun Basketbol Türkiye Kupası'na ev sahipliği yapması planlanıyor. Umarım eklenecek portatif tribünlerle kapasitesi ancak 15 bine yükseltilebilen salon önümüzdeki yıl bu fotoğraftakinden daha çekici bir hal alır. Aksi halde Milli Olimpiyat Komitesi öncülüğünde İstanbul'a dikilen bir başka ucubeyle daha karşı karşıya kalabiliriz.

15 Mayıs 2009 Cuma

Transfer Harcamaları - Seçim 2009


Aziz Yıldırım basın mensuplarıyla yaptığı yemekli toplantıda ortaya konacak olumlu veri bırakmamış. Madem öyle biz de ders çıkarılması gereken verilerden bahsedelim.

İlk grafiğimiz futbolcu ve kulüplere ödenen transfer ücretleri ve ayrılan bütçeyle ilgili. Gerçi doğrudan bir ilişki kurmak güç ama altta da yıllara göre yapılan transferler var.

2003: Sergei Rebrov(Tottenham), Vladimir Beschastnykh(Spartak Moskova), Erhan Albayrak(Arminia Bielefeld), Kemal Aslan(Gaziantepspor); Olcan Adın(Kartalspor), Selçuk Şahin(İstanbulspor), Fabio Luciano (Corinthians), Marco Aurelio(Trabzonspor), Pierre van Hooijdonk(Feyenoord), Mahmut Hanefi Erdoğdu(Sakaryaspor), İvailo Petkov(İstanbulspor), Servet Çetin(Denizlispor),Stjepan Tomas(Como), Marcio Nobre(Cruzeiro)
2004: Mehmet Yozgatlı(İstanbulspor), Murat Hacıoğlu(Diyarbakırspor), Serkan Balcı(Gençlerbirliği), Alex de Souza(Cruzeiro), Önder Turacı(Standard Liege), Deniz Barış(Gençlerbirliği), Fabiano Lima Rodriguez(Corinthians), Rüştü(Barcelona), Gürhan Gürsoy(Adanaspor)
2005: Nicolas Anelka(Manchester City), Serdar Kulbilge(Bursaspor), Stephen Appiah(Juventus), Zafer Biryol(Konyaspor),
2006: Uğur Boral(Gençlerbirliği), Tümer Metin(Beşiktaş), Diego Lugano(Sao Paulo), Mateja Kezman(Atletico Madrid), Edu(Cruzeiro), Deivid(Sporting Lizbon)
2007: Roberto Carlos(Real Madrid), Vederson(Ankaraspor), Colin Kazım Richards(Sheffield United), Ali Bilgin(Antalyaspor), İlhan Parlak(Kayserispor), Gökhan Gönül(Gençlerbirliği Oftaşspor), Yasin Çakmak(Çaykur Rizespor)
2008: Maldonado(Santos), Güiza(Mallorca), Burak Yılmaz(Manisaspor), Emre Belözoğlu(Newcastle United), Josico(Villareal)
2009: Gökhan Emreciksin(Ankaragücü), Abdülkadir Kayalı(Ankaragücü)

2005'te Anelka ve Appiah transferleriyle ikiye katlanan harcamalar sürekli artış halinde. Ancak ücretlerdeki sürekli artışı körükleyen muhtemelen ödemelerin yıllara yayılması ve "her yıl yeni bir yıldız transfer" politikası.

Ancak benim asıl dikkatimi çeken husus futbolcu araştırma komitesi harcamaları ile transfer harcamaları arasındaki bağlantı. Christoph Daum'un sıfırdan bir takım kurduğu 2003 ve 2004 yıllarında son 6 yılda futbolcu araştırma komitesi için harcanan en yüksek bedeli görüyoruz, o da 120 bin TL civarında. Bununla beraber son 6 yılda en çok transfer yapılan ama en az para harcanan yıllar da bunlar.

İlerleyen yıllara bakıldığında 2008 yılı çok acı bir tabloyu gözler önüne seriyor. O da şu ki, Aziz Yıldırım 2008 sezonu sonunda mevcut kadronun kaliteli ama alternatifsiz olduğunu inkar edip "yürüye yürüye" şampiyon olmamız gerektiğini iddia ediyordu. Sanırım bu nedenle geçen yıl futbolcu araştırmasına para ayrılmadı. Çeyrek finale çıkmış olmasına rağmen kadro darlığından sezon sonuna doğru nefesi tükenen bu ekibe yeterli takviye yapılmadığı için de maalesef Aragones'in başarısız sonuçları için zemin hazırlanmış oldu. Bu iddialı açıklamaları tam bir yıl sonra Aziz Yıldırım'ın "kafasına en uygun" teknik direktörle çalışmasına engel oluyor.

NOT: Transfer edilen futbolcular için Alper Duruk'un Futbol ve Fenerbahçe Arşivi turkfutbolu.net'ten yararlanılmıştır.

Playoff Başladı


Uzun zamandır salonda basketbol maçı izleyemiyordum. Digiturk sağolsun yurtdışında Türkiye Ligi maçlarını da takip ettirmiyor. Birkaç Euroleague maçı izleyebilmiştim ama Antalya Büyükşehir Belediyespor maçı takımın durumunu görmek için iyi bir fırsat oldu.

"Yönetim istifa", "Aziz, aday olma!" diye bağırmak için lütfedip gelenler dışında da gayet rahat ve güzel bir maçtı. Neyse ki, umursayan olmadı da tatsızlık çıkmadı.

Maç başa baş başladı. Geniş kadro ve rotasyon farkını belli etti ve ikinci periyottan itibaren bariz üstünlüğümüzle geçen maç 89-63'lük galibiyetimizle sonuçlandı. Seride 2-0 öndeyiz ve takım iki maçlığına Antalya'ya gidiyor. Çok büyük bir aksilik olmazsa turun İstanbul'daki son maça kalması büyük sürpriz olur.

Solomon yavaş yavaş alışıyor, onun katılımıyla Green de sene başına göre çok daha rahat gözüktü. Savunmada da kısa boyuna rağmen agresifliğiyle rakibini rahatsız ediyor. Pota altında Ömer Aşık form tutmaya başlamış. Damir Mrsic dışında 9 oyuncunun aldığı süreler 15 dakika ile 25 dakika arasında değişmiş. Şunu söylemek mümkün ki, en azından Antalya karşısında giren çıkan pek fark etmiyor. Yine 5 basketbolcumuz sayı istatistiğinde çift basamaklı hanelere ulaşmış. Mirsad ve Ömer Aşık da ribaunt ve sayıda duble yapıvermişler. Giricek'in hala ortalarda gözükmemesi ise en can sıkıcı konu. Sezon ortasında sakatlığı iyileşip takıma katılması dengeleri altüst etmişti. Umarım bu defa takıma katılması sorunsuz olur.

Son olarak ilginç bir istatistik, Fenerbahçe'nin en skoreri Emir Preldzic 16 sayıya 2 üçlük, 3 ikilik ve 4 faul atışını yüzde 100 isabetle kullanarak ulaşmış. Tebrikler Emir.

14 Mayıs 2009 Perşembe

İstemezük


47 yıldır düzenlenen Türkiye Kupası'nda 2000'e kadar 38 yılda sadece 8 kez finale çıkmış toplamda 4 defa (Altay(2), Bursa ve Mersin İdman Yurdu karşısında) kupayı alırken 4 defa da (Galatasaray (3), Beşiktaş) kaybetmişiz. Aslında camiada görülen duyarsızlığın bir sebebi de bu kazanmama geleneği. Beşiktaş ve Galatasaray'a karşı lig maçlarında mutlak üstünlüğü bulunan bir takımın 38 yılda oynadığı final sayısının 10'dan az olması ve finalde karşılaştığı Galatasaray ve Beşiktaş maçlarının hepsini kaybetmesi garip.

Diğer taraftan Türkiye Kupası'nı kaybetmenin ne anlama geldiğini anlamak için gerçekten ona ihtiyaç duymak gerekiyor. Fenerbahçe de Avrupa Ligi'nin 1 numaralı biletini bitime 3 hafta önce kapmak, son 3 haftada stres yaşamamak için şampiyonluktan uzak kaldığımız bir sezonda Türkiye Kupası'nı almanın aslında güzel birşey olabileceği duygularıyla bekledi maçı.

İlk 38 yılda 4 final kaybeden takım, sonraki 9 yılda kupa kazanmadan 4'üncü finalini kaybedince hafiften bir burukluk hissetmeye başlıyor insan. Bir anlamda kupanın değeri ona ne kadar yaklaştığımıza bağlı olarak artıyor, uzak kalınca, Avrupa'ya gitmek için de ona ihtiyaç duymayınca değersiz gibi. Zira ligdeki konumumuzu korumamız halinde kaçan balık yine küçük olacak.

Not: Veriler Alper Duruk'un Futbol ve Fenerbahçe Arşivi turkfutbolu.net'ten alınmıştır.

13 Mayıs 2009 Çarşamba

Amatör Branşlar - Seçim 2009


Aziz Yıldırım'ın "100'ncü yılda her branşta şampiyonluk" hedefiyle önemli bir ivme kazanan amatör branşlar son yıllarda bizlere Fenerbahçe'nin bir spor kulübü olduğunu hatırlatıyor.

Basketbol ve Voleybol başta olmak üzere Yüzme, Kürek, Atletizm, Yelken, Masa Tenisi ve Boks gibi faaliyet gösterdiğimiz amatör branşlarda yükselişimiz sürüyor. Asıl sevindirici olan sponsorların da desteğiyle amatör branşların kulübün sırtında bir kambur olmaktan çıkmasıdır. Amatör branşların, yıllara göre toplam gelir-gider dengesine bakıldığında, kendi yağında kavrulmaya başladığını görebiliyoruz. Üstelik bunu yatırımları artırırken başarmak gerçek bir büyümenin göstergesi.

İddaa der ki: "Fenerbahçe'nin Ölüsü Yeter"

Futbolda sportif başarı olarak son yıllardaki en kötü sezonlarından birini geçiren Fenerbahçemiz bitime 3 hafta kala ligde 5'nci sırada.

Ve ligde 5'nci sırada olan o Fenerbahçemiz bu akşam İzmir'de yarı yarıya paylaşılan tribünler önünde Türkiye Kupası finalinde lig lideri, Beşiktaş'la karşılaşıyor.

İddaa'da bu maça nasıl oran veriyorlar diye bir bakalım dedim. İyi ki de demişim!

İddaa; 5'nci sıradaki, otoritelerce futbolu beğenilmeyen Fenerbahçe'nin galibiyetine 1'e 2 verirken, şampiyonluk adayı Beşiktaş'ın galibiyetine ise 1'e 2,75 veriyor !

Kim lider, kim 5'nci?
Kim iyi takım, kim kötü takım?

Bu ligde futbolu hangi takım oynuyor oranlardan anlaşılıyor.

12 Mayıs 2009 Salı

Gelirler - Seçim 2009


Fenerbahçe Cumhuriyeti'nin seçimleri yaklaşıyor. Bu sezon futbol takımımızın hedeflerden uzak kalmasının da etkisiyle Aziz Yıldırım'ın tek aday olarak girdiği seçimler sanırım geride kaldı.

Gerek FBTV'de gerekse diğer Fenerbahçe yayın organlarında Aziz Yıldırım'ın seçim propagandalarına sıkça yer veriliyor. İyisiyle kötüsüyle Aziz Yıldırım döneminin bazı gerçeklerini ortaya koymakta fayda var. Seçime kadar sürecek "Seçim 2009" yazı dizisiyle Fenerbahçe'de neler değişti, neler değişmedi veya neler kötü gitti rakamlarla ortaya koymaya çalışacağız.

İlk yazıda Aziz Yıldırım döneminin gurur kaynağı olan gelirlerdeki artışın üzerinde durmakta fayda var. Başkanın seveni de sevmeyeni de çoktur ancak herkesin kabul ettiği bir gerçek var ki, Fenerbahçe Aziz Yıldırım'la çok büyüdü. Kulüp tarafından hazırlanan 1997 yılı ile 2008 yıllarının gelir dağılımlarını ve bu süreçteki bütçe artışını gösteren grafikler de bunun en belirgin göstergesi.


20 milyon TL'lik yayın geliri bugün gelirlerimizin %9'unu oluştururken 1997'de yayın gelirimiz 13.5 milyon TL ve kulübün toplam geliri ancak bugünkü yayın gelirimiz kadar...

7 Mayıs 2009 Perşembe

Endüstriyel Futbol ve Taraftar Siteleri


İlk oylamamız sonuçlanmış. Oy kullananların yüzde 60'ı taraftar sitelerinden para kazanmayı normal karşılarken, yüzde 40'ı uygun görmemiş.

Bence taraftar sitesinden para kazanmanın hassas bir sınırı var. Kazanılan para sitenin temel masraflarını karşılamanın çok ötesine geçerse eğer ve siteyi yapmak para kazanmak için bir araç olmaya başladıysa bu sınıra yakın bir yerlerde olabiliriz. Ancak bu sınırı aşmak da bana göre her zaman taraftarlığın ruhuna ters olmaz. Kar amacı gütmeyen kurumlar kazandıkları fazla parayı çeşitli promosyonlarla müşterilerine veya çalışanlarına dağıtırlar. Bizler de boyumuzu aşan gelirlere ulaşma başarısı gösterirsek eğer bunu çeşitli promosyonlara dönüştürebilir veya site için yeni bir harcama kalemiyle ziyaretçilere yeni imkanlar sunabiliriz. Kısaca taraftar siteleri benim gözümde kar amacı gütmeyen kurumlar sınıfına giriyor.

Herkesin görüşü, ölçüsü kendine göre değişir tabi. Olaya daha profesyonelce yaklaşıp ekonomik bir güc haline gelmek de, daha amatör yaklaşıp siteye en ufak bir reklam almamak da farklı fikirler.

Neticede bu anket endüstriyel futbolun taraftarlar arasında sıkça dile getirildiği hatta genellikle de hoş karşılanmadığı bir dönemde aslında taraftar sitesi ve para kazanmanın kabul edilmez bir ikili olmadığını söylüyor diyebiliriz.

6 Mayıs 2009 Çarşamba

Şampiyonluk Adayı !

Beşiktaş 1-2 Fenerbahçe
Mustafa Denizli: "Sonuçların getirdiği baskı da diyebiliriz. Ayrıca belki stada geldiğimiz güzergah bile etkili olmuştur. Her defasında semtimizden, taraftarlarımızın içinden maça gelirken, bu kez tünellerden geçerek stada geldik. Bu da etkili olabilir. Kendi taraftarımızın içinden stada gelişimiz futbolculara da motivasyon veriyordu. Ama son zamanlarda yaşanan sıkıntı ve maça yetişememe konuları nedeniyle emniyetin bir isteği oldu ve farklı bir güzergah kullanarak maça geldik."

Gaziantep 2-1 Sivasspor
Bülent Uygun: "Saat 15:00'deki maça nasıl sitem etmeyeyim. Geçen hafta Sivas'ta 10 derece en fazla sıcaklık 15:00'te oynuyoruz. Bugün Antep yanıyor saat 15:00'te oynuyoruz. Hangi akla hizmettir bu anlamış değilim. Bu federasyon ya bunları bilmiyor ya da başka bir şey var. Onların gerçeği bu bunu bilecekler."

1 Mayıs 2009 Cuma

Blog Widget by LinkWithin