21 Nisan 2010 Çarşamba

Empatik Dejavu


Yer Beşiktaş İnönü Stadı; şampiyonluk yarışındaki Beşiktaş Fenerbahçe'yi yarış dışı bırakıp Bursa'yla zirvede yalnız kalmanın hesaplarını yapıyor.

Daha maçın ikinci dakikasında Beşiktaş yaptığı şok presle gole gidiyor. Bobo'nun yay üzerinden çıkardığı enfes vuruş Volkan'ın çaresiz bakışları arasında ağlarla buluşuyor. 9 defans oyuncusuyla sahaya çıkan Fenerbahçe'nin hesapları alt üst. Şaşkına dönen futbolcular topu ayaklarında tutamadıkları gibi Beşiktaş'ın art arda gelen hücumlarına da engel olamıyorlar. Fenerbahçe kalesini sağlı sollu ataklarla ablukaya alan Beşiktaş önce Holosko, sonra Bobo'yla farka gitme şansını tepiyor. Ancak ne kaçan inanılmaz goller, ne Bobo'ya karşı karşıya pozisyonda kalkan hatalı bayrak, ne de defansın arkasına sarkan İbrahim Toraman'in altı pasta Lugano tarafından çekilmesini es geçen hakem Fırat Aydınus keyifleri bozabiliyor. Herkes takımdan emin. Rüştü ise hayatının en rahat ilk yarısını çıkarıyor.

Fenerbahçe ikinci yarıya değişiklikle başlıyor. Beşiktaş ise ilk yarıdaki tempoya rağmen durmak bilmiyor. Tello'nun müthiş pasıyla gelişen atakta Bilica Ernst'in hızla kaleye yöneldiğini fark edince hızını kesmek için formasından çekiyor, Ernst ise kurtulmak icin Bilica'yla boğuşmaya kalkınca bir pozisyon daha hiç oluyor. Hafta boyunca Fenerbahçe yönetimi Fırat Aydınus'un bu maça atanmasını eleştirmişti. Görünen o ki, Fırat Aydınus baskı altında kalmış, Fenerbahçe'ye çalışıyor. Zira maçın 60 dakikalık bölümü geride kalırken rakibini sürklase eden Beşiktaş son yarım saate iki kişi eksik kalan rakibi karşısında 3-0 önde girebilirdi.

Hakem Fırat Aydınus'un Fenerbahçe'yi oyunda tutma çabası takdire şayan. Maç Kadıköy'de oynanıyormuşçasına Fenerbahçe kollanıyor. Herşeye rağmen Beşiktaş savunması Fenerbahçe'nin defansif kadrosuna kaleyi kolay kolay gösterecek gibi değil.

Yorgunluk yaşanır mi sorusu akıllardayken Fenerbahçe üst üste iki kez korner kullanarak ilk kez Beşiktaş kalesine bu kadar yaklaşıyor. Ceza sahasına soldan girme çabasındaki Güiza'nın yerden gönderdigi sert orta kayarak müdahaleye hazırlanan Ferrari'nin yerle bitişik eline çok kısa bir mesafeden çarpıyor. Fırat Aydınus mal bulmuş mağribi gibi penaltı noktasını gösteriyor. Bu dakikada akıllar önce Beşiktaş'ın verilmeyen iki net kırmızı kartlık penaltısına gidiyor. Beşiktaş karşısında hiçbir varlık gösteremeyen Fenerbahçe ceza sahasına girdigi nadir pozisyonlardan birinde ilk fırsatta penaltı kazanıyor.

Eşitliği sağlayan Fenerbahçe 5 dakika geçmeden ikinci kez penaltı kazanıyor. Ani bir atakta penaltı noktası civarında topla buluşan Güiza topu ıskalıyor, İbrahim Kaş topu kaybetmiş olan Güiza'ya çarpınca Fenerbahçe lehine verilen kolay penaltılara bir yenisi daha ekleniyor. Bu sezon henuz penaltı atamamış olan Beşiktaş adeta kendi evinde deplasman takımı muamelesi görüyor. Rakibini zor durumlara düşürdüğü bir maçta 1-0 üstünlükten evinde 2-1 yenik duruma düşüyor. İşin tuhaf tarafı penaltı kararı verildikten sonra İbrahim Kaş anlamsız yere iki sarı kart görerek oyun dışı bırakılıyor.

Kalan dakikalarda sertliğin dozunu iyice arttıran Fenerbahçe'nin eksik kalmaması için gösterilen gayret dikkat çekici. Omzuyla Tello'nun elmacık kemiğini kıran Selçuk'un maçı kart görmeden tamamlamasi bu sürecin kritik kararlarından biriydi. Diğer taraftan Alex'in Holosko'ya taç çizgisinde attığı yumruğu hiçbir hakem yakalayamazken, maçın sonlarında Vederson'un krampon darbelerine maruz kalan İbrahim Toraman'in isyanı haksız yere kırmızı kartla cezalandırıldı. Pozisyona sebebiyet veren Vederson'un acı içindeki Toraman ile ayni cezayı alması ise çok tartışılacak.

Beşiktaşlı bir yönetici maçın ardından yaptığı açıklamada hafta boyunca atamayı eleştirip Fırat Aydınus'u baskı altına alan Fenerbahçe'ye ateş püskürürken, "Ligin ilk yarısında Kadiköy'deki maçta Hüseyin Göçek vermediği penaltıyla 3-0'lık yenilgiye zemin hazırlamıştı. Bu gece de evimizde katledildik. Beşiktaş'ın farkı açmaması için uğraşılıyor. Ama biz hakemleri de yenip şampiyonluğa ulaşacağız. Aksi halde bu seneki şampiyonluğun gölgeli olmadığını söylemek mümkün değil." sözleriyle isyanını sürdürdü. Bir basın mensubunun İbrahim Kaş'ın penaltı noktasını eşelediği gerekçesiyle ikinci sarıdan kırmızı kart görmesi hakkındaki pozisyonu sorması üzerine Beşiktaşlı yönetici gülümseyerek "40 bin kişi tribünde, 70 milyon ekran başında izledi. İbrahim Kaş böyle bir şey yapsa Fenerbahçeli Musa Çözen mutlaka onu bulur tüm futbol kamuoyunun gözüne sokardı. Toraman ve Ernst'in kırmızı kartlık penaltılarını görmeyen hakemler bunu nasıl gördüler bilmiyorum. Dediğim gibi Fenerbahçe her zaman olduğu gibi hakem oyunlarıyla kendisini yarışta tutmayı başardı. Bizler ise Beşiktaşlılık duruşumuzu bozmadan yetkilileri göreve davet ediyoruz. Kanunun bize verdiği yetkiyi sonuna kadar kullanacağız. Bizi üzen, sesi çok çıkana Futbol Federasyonu ve Merkez Hakem Kurulu'nun taviz vermesidir. Fırat Aydınus'u ezen Fenerbahçe bugün istediğini alan taraf olmuştur. Birazdan yapılacak yönetim kurulu toplantımızdan radikal kararlar çıkabilir." diyerek sözlerini noktaladı.

18 Nisan 2010 Pazar

3 Puandan Fazlası


30'uncu haftanın sonuna geliyoruz. Bursaspor ve Galatasaray'ın galibiyetlerinin ardından Beşiktaş maçı son haftalarda sıkça gördüğümüz 3 puandan fazla anlam taşıyan maçlardan biri olarak karşımızda. 33'üncü haftayı bay geçeceklerini hesaba katarsak iki maç fazlası olan lider Bursaspor'un 7 puan gerisinde çıkıyoruz Beşiktaş'ın karşısına. Bunun anlamı, olası bir puan kaybında ortaya çıkacak olan tablonun şampiyonluk için pek umut vermeyeceğidir.

Planları en kötü ihtimal üzerine yapacak olursak mağlubiyet halinde Bursaspor'un ciddi bir avantaj sahibi olacağı herkesin dilinde. Haksız da sayılmazlar. Zira Bursaspor'un kalan haftalarda oynayacağı Galatasaray (D), Kayserispor ve Beşiktaş maçlarından bir galibiyet çıkarması şampiyonluk için yeterli olacaktır. Beşiktaş maçını kaybetmemiz halinde yarıştaki en avantajlı takım olmamıza rağmen kalan maçların hepsini kazansak dahi şampiyon olma şansımızın düşük olduğunu gösteriyor bu tablo. İşin daha kötü tarafı 61-60-60 puanlarıyla dizilecek üç büyükler arasındaki şampiyonlar ligine katılma yarışı şampiyonluk motivasyonuna da büyük zarar verir. Kendi derdine düşecek büyüklerin Bursaspor'un puan kaybını düşünecek hali kalmaz. Ancak bu noktada büyüklerden Galatasaray ve Beşiktaş'ın da Bursaspor ile karşılaşacağını hesaba katarsak Galatasaray ve Beşiktaş'ın Bursa'nın canını yakma ihtimali de yüksek gözüküyor.

Derbi öncesinde Beşiktaş'ın durumu bizden daha kritik ama yarışın bizi ilgilendiren kısmına bakarsak Beşiktaş karşısında alınacak bir galibiyet Kasımpaşa maçını mevcut tabloda liderlik maçı havasına sokacaktır. Puanların birbirine bu kadar yaklaştığı bir liderlik yarışında önde olan takım olan Bursaspor baskıyı bizden fazla hissedecektir. Bursa bir mucizeye imza atıp iki haftayı kayıpsız atlatsa bile bizim kayıpsız devam etmemiz halinde zaten Şampiyonlar Ligi garantilenmiş olur. Bu açıdan bakıldığında Beşiktaş maçında alınacak bir galibiyet şampiyonluk umudumuzu matematiksel olarak canlı tutmanın ötesinde anlamlar içeriyor.

Takımın elinden geleni yapacağından şüphem yok. Puan kaybetmek dünyanın sonu değil ama inşallah herşey istediğimiz gibi gider ve ligin sonunda 10'da 10 yapmış bir takım olarak 18'inci şampiyonluğumuza ulaşırız.

11 Nisan 2010 Pazar

Aslanköy İçin Geri Sayım


Geçen sene "2010 ve Ataköy" başlıklı yazıda üstlenici firmayı referans göstererek Sinan Erdem Spor Salonu'nun 2010 Dünya Basketbol Şampiyonası'na 15 ay kala durumunu gösteren bir fotoğraf yayınlamıştık. Bir türlü bitirilemeyen projenin sorumluluğunu üstlenen İstanbul Büyükşehir Belediyesi geçen sürede salonu büyük ölçüde bitirerek basına tanıtmış. Ancak salonun fotoğraflarına dikkatlice bakınca projede ciddi değişikliklere gidildiği göze çarpıyor. Geçen sene yayınlanan fotoğraftaki ana tribünler yeni projeye göre pota arkası tribünü halini almış. Önceki projeye göre pota arkasında kalacak olan tribünlerin önünde yükselen ihtişamlı yapı ise ana tribünleri oluşturuyor. Bu haliyle 15 bin 500 seyirci kapasiteli, etkileyici bir basketbol arenası çıkmış ortaya.

Geçen seneyle karşılaştırınca ortaya çıkan salonu bir basketbolsever olarak beğenmemek zor. Ancak çok amaçlı olarak inşa edilen, hatta 2012'de İstanbul'da düzenlenecek Dünya Salon Atletizm Şampiyonası'na da ev sahipliği yapması planlanan salonun mevcut haliyle bir basketbol arenası halini alması tartışmalara sebep olabilir. Bunun telafisi için de ufukta 2012'ye kadar salon atletizmi için yeni bir salon gözüküyor.

Benim başından beri merak ettiğim asıl mesele ise, Sinan Erdem Spor Salonu'nun Dünya Basketbol Şampiyonası'ndan sonra nasıl kullanılacağıdır. Açıkça söylemeliyim ki, Aslantepe olan Seyrantepe'den sonra Ataköy'ün de Aslanköy olmasından endişe duyuyorum. Zira deprem riski nedeniyle Ali Sami Yen'den çıkmak zorunda olduğu halde Olimpiyat Stadı'nda oynamayı; kiracı olduğu stattan çıkıp Seyrantepe'ye geçmeyi fedakârlık kabul eden yüzsüzlük abidesi bir camianın bu salona da sulanması beni hiç şaşırtmayacaktır. Fenerbahçe kendi imkanlarıyla inşa edeceği salonunu tamamladıktan sonra Galatasaray, atıl durumda kalacak, ulaşımı sıkıntılı olan bu salona hayat vermek için yeni fedakârlıklarla karşımıza çıkabilir. Bence yaklaşık 20 yıldır süren bu spor salonu projesinin son yılında kapsamının değişecek kadar plansız olması bu konunun gündeme geleceğinin teminatıdır. Bekleyelim görelim.

5 Nisan 2010 Pazartesi

Tribünden Fotoğraflar (FB 2-0 Kayserispor)

Blog Widget by LinkWithin